30 Ekim 2009 Cuma

Kasım Başlarken



*"Zaman yolcusunun karısı" isimli , insanda başka isim bulamamışlar mı bu filme, hissi uyandıran filmi izledim nihayet.Ama çok ağladım sonunda çok...Yine de hoşmuş.O unutulmaz güzellikteki kır bahçesi gözümün önünden gitmiyor.

*Oyuncak müzesini gezdim dün.Tarihe yolculuk,çocukluğu tekrar yaşama,merak, özlem hepsi içiçe duygularlaydım. Bir de o beyaz köşke öyle imrendim ki..Sunay Akın' a miras kalmış o canım köşk, o da böylesine güzel bir müzeye ayırmış mekanı.Benim olsa dedim ama sonra nefesim kesildi 4.kata çıktıktan sonra.O kadar büyük köşkte nasıl yaşanırdı ki ? Nasıl olurdu ?

*Funda Arar huzur veriyor şuan.Aşağıda yalnız yemeğimi yedim sinirimi öfkemi kenara attım.İş yerindeki bütün sıkıntıları attım bir kenara.Neymiş "Öldürmeyen acı güçlendirirmiş.." Herkese teşekkürler o yüzden.

*Boşvermişlik ne güzel.Haftasonuna giriyoruz diye mi ? Yoksa kaybedecek birşeyim kalmadı mı ? Her ne sebepten ise de sevdim ben bu hali...

*Mantı açıcam akşama.Yok marifetli olduğumdan değil.İlk denemem olucak.Hadi hayırlısı :)

*Ben yağmuru da özlemişim...

26 Ekim 2009 Pazartesi

Kayıp Gül


Kitap okumak ne kadar da ciddi bir işmiş meğer...Her aldığın gördüğün kitabı okursan içinden çıkamazsın... Çöplüğe döndürdüğün zihnini temizleyip ayıklaman uzunca bir süre alır...Bunu anlamış bulunmaktayım.Önüme gelen filmi izleyip önüme gelen kitabı okumanın bana ve daha nicelerine ne zararlar verdiğini gördüm.Seçici olmak lazım.Evet referanslarına bakıyorum önce sonra kabul ediyorum.
Evime, masamın üzerine , odama ,zihnime kısaca hayatıma kabul ettiğim bu değerli kitabın ismi "Kayıp Gül"...Henüz okumadan değer biçmemin nedeni kitabın resmi sitesini incelemiş olmam.Ve beni vuran bir alıntı, kendimi gördüğüm bir alıntıyı paylaşıyorum :

Başkaları, övgü ve takdirlerinden oluşan binlerce zehirli oku –ki bu okların öldürücü olduğunu sonradan anladım- hiç durmaksızın üstüme yağdırıyor ve en tatlı zehri kanıma karıştırıyorlardı.Her şeye rağmen, ara sıra bu sözün doğruluğundan şüpheye düştüğüm oluyor, "Onların dediği kadar "özel" miyim acaba?" diye sorup duruyordum kendime. Ama beni özel olduğuma en başta Başkaları inandırdığı için, bu soruyu tek başıma cevaplayamıyordum. Sanki aynam kırılmıştı da, kendimi görebilmek için Başkalarına bakmak zorunda kalmış; takdirlerini kaybetmemek uğruna, onlarla "iyi geçinmeye" mahkum edilmiştim. Bir anlamda, eskiden senin özleminle yanıp tutuşan ben, artık "ben" olmaktan çıkmış, beni beğenenlerin olmamı istediği "ben" oluvermiştim. Düşlediğimi değil de, Başkalarının benim adıma kararlaştırdıkları hayatı yaşamaktaydım kısacası.

Kitabı elime almak için sabırsızlanıyorum....:)

Kaynak : http://www.kayipgul.com/tr_index.html

22 Ekim 2009 Perşembe

Cuma Notları

*Hey konu komşu duyduk duymadık demeyin annem geliyor annem..İçimi mutluluk kapladı. Kocaman gülümsemesi ile evimizin ısınacak.Kuş gibi hafifledim.

*Sabah 6 da kalkmaya alıştı bünyem pek dokunmuyor şimdilik sorun yok.

*Sabah serviste aklıma gelen şu fikir birden beynimde yıldırım etkisi yarattı.Eğer programların bile bir algoritamsı varsa, yaşadığın hayatta sana referans olması gereken kuralların var olması gerekir.

*Limon kolonyası bağımlılık mı yapıyor ne ? Yan tarafımda oturan arkadaşımdan aldığım kolonya masamın demirbaşı oldu.

*Gtalk ve skype tan uzak bir yaşam sürdüryorum bir süredir.Sebep mi, ofis kuralları...Garip bir duygu tabi.Önceleri kafes etkisi yaratsa da suni muhabbetten uzak gerçek hayata gerçek muhabbete odaklanmak iyi geldi.

*Ve günümün şarkısı Vega Bu sabahların bir anlamı olmalı

20 Ekim 2009 Salı

Salış


Yarına hazırlanmış olması gereken ve henüz bir şey barındırmayan dökümana bakıyorum ve Pink dinliyorum :)


I'm not dead just floating
Right between the ink of your tattoo
In the belly of the beast we turned into
I'm not scared just changing
Right beyond the cigarette and the devilish smile
You're my crack of sunlight...
Not : Bu gece Masumiyet Müzesine başlayacağım artık..Kitapsız kalmışım haberim yok ne eksik diyorum bendee...

Yabancı

Hiç bir şey düşünmeden şu halimle uzansam uzansam uyusam uzunca bir süre uyusam...Ben galiba biraz kaybolmak istiyorum..Düşünmeyi unuttum, nasıl bir şeydi düşünmek..Ben kendime yabancı oldum da tanıyamadım..Öyle kaybolmuşum ki..Diyorlar ki aradığım direk içimdeymiş ona tutunucam ama göremiyorum, göremediğim şeyi nasıl tutayım ben.Yok...

Ne etrafımda anlatabileceğim kimsem var kendimi , ne anlayabildiğim tek bir cümle..Kelimeler yabancı ,yüzler, insanlar...Ben kendime yabancıyım....

8 Ekim 2009 Perşembe

Hayattan Enstanteneler

Sabah 6 kalk esra, 15 dk içinde kendine gel ve gece yine yapmadığın ütüyü yapıp hazırlan , koş ve servise yetiş.Uyuma çünkü zaten yol 20 dk ve sen 7:20 de iş yerindesin...

İşte böyle 2 haftadır bu tempodayım bir de akşamı var :

Eve gel esra dağılmış mutfak seni bekliyor.enerjini dikkatli kullan ya mutfağı toplayıp dışarıdan yiyeceksin ya da şansına mutfak derli toplu ise kendin bişeyler hazırlayabileceksin...

Aman gece saat 11 i geçirme yatmak için... Ertesi gün kimse seni bembeyaz uykusuz yüzünle görmek zorunda değil...

Heeeeellllppppppppp!!!!!!

3 Ekim 2009 Cumartesi

Göçmen's Ranch


Ve nihayet bir hayalim daha gerçekleşti. Binicilik dersine başladım.

At üzerinde denge kurma ile başladık Mahir hoca ile derse.Ama nasıl heyecan bendeki.Korkum yoktu çok fazla neyseki .Snowflake im le birlikte (atımın adı tabiki ) Mahir hocanın etrafında daire çizerek başladım denge hareketlerine :ayağı karna çek, elleri arkaya götür, atta sırt üstü uzan ve ayağa kalk (popo içeri tabi )

Neyseki Mahir hoca ilk dersten notu verdi ve beğendi binişimi (artık gaz mı verdi bilemiycem )
Amma velakin dansın çook faydası varmış ata binerken. Dansa yeteneği olanın muhakkak bir becerisi olurmuş binicilikte.Öhö öhö :P

Mesafe biraz uzun ama haftasonu için çok eğlenceli bir aktivite.
Zekeriyaköy Göçmen's Ranch te güzel bir gün geçirmek isterseniz deneyin derim.Tek seferlik derslerde alabiliyorsunuz üstelik.Paket almaya gerek yok.
Gitmeden önce arayıp gün belirlemek yeterli.

http://www.gocmenranch.com/