23 Ocak 2010 Cumartesi

Karlı Cumartesi


Kürk Mantolu Madonna yı bitirdim.İçim burkuldu...Yine vedalaşmak zor geldi bir kitapla.Hiç adetim olmamasına rağmen ikinci kez okumaya hazırım şuan.

Son sayfasını da ona yakışacak şekilde, en huzurlu anımda okudum.Üsküdar-Beşiktaş vapur hattında manzaraya dalmışken...Son görevimi yerine getirdim ve vedalaştık son sayfasıyla....

Seni unutmayacağım Kürk Mantolu Madonna , sayfalarına aldığım notlara da sık sık bakacağım.

Fazla duygu yüklemesi oldu şuan bende.Camın kenarında sandalyem, çayım, çekirdeğim...Ağır ağır yağan karı dalmış izliyordum...Düşüncelerden arınıp sadece duygularımı yaşamaya çabalarken bütün haftanın analizini yaptım farkında olmadan...Ne kadar çok konuşursam o kadar çok üzülüyormuşum hissine kapıldım...Camdan öylece baktım baktım durdum...

Söylediklerimi geri almayı düşündüm...Düşündüm durdum işte.Bu melankoli tüm gün devam etti gitti....

14 Ocak 2010 Perşembe

Kürk Mantolu Madonna


Odasına hiddetle giren Hamdi beye karşı sükunetini koruyan Raif efendi hakkında yazılan şu paragraf sabahın bu saatinde beni kendimden geçirdi :


"...Şimdi onun sarsılmaz sükunetini, insanlar ile münasebetlerindeki garip çekingenliğini gayet iyi anlıyordum. Etrafını bu kadar iyi tanıyan , karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkan var mıydı ? Böyle bir adam , önünde bütün küçüklüğü ile çırpınan birine karşı taş gibi durmaktan başka ne yapabilirdi ? Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne geleceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür ? "

13 Ocak 2010 Çarşamba

Yahşi Batı


Aşağıdaki yazı spoiler içermektedir !

Yahşi Batı yı izlemiş bulunmaktayım nihayet.Filmle ilgili görüşlerimi aktarmasam olur mu ? Olmaz!!! Neydi bu filmi çekici yapan da yalnız başına dahi olsa izlememe neden olan? Önce psikolojik nedenleri sıralamak lazım :


*Eve tıkılmamak
*Başka plan yapmak istememek
*Filmi merak etmek
*Cem Yılmaz ise bir göreyim demek

Sinemaya giden yolda akla gelenler:

*Ya yanıma abuk sabuk biri oturursa
*Film boyunca rahat hissedemezsem kendimi
*Dönsem mi ?

Bilet alınıp yemek yerken ki düşünceler :

*Bileti geri verirsem paramı alabilir miyim ?
*Evde de ne güzel ayakları uzatıp çekirdek-çay dizi izlenirdi
*Arada da facebook a girerdim

Salona girerken :
*K sırası no :3, K sırası no :3 nolur abuk biri olmasın yanımdaki
*Oh neyse çiftmiş zaten bunlar film boyu birbirinden başka bir şey görmez
*Neden yalnız geldi bu kız diyorlar mıdır ?
*Mısır kokututuyor muyum ortalığı ?

Film Başladı :
*Aa ayıp şimdi bu kadar aleni küfür, ay ama komik te
*Gülücem ya bana ne küfür ama komik napıyım
*Aa o banyo yapan Demet Evgar değilmiş
*Cem yılmaz da Cansu Dere yi oynatmadan edememiş ama yeni sevgilsi de hoş bence
*Ya bu Ozan Güven her role gidiyor mu ne, katip görüntüsü bile gitmiş adama
*İlk yarı bitti mi hadi ya ne çabuk
*Telefon da çekmiyor
*Neyse yine başaldık


İşte öyle böyle derken filmin sonuna geldik.Bende bir yalnızlık duygusu ile birlikte hoş bir an geçirmiş olma duygusu birbirine karıştı tabi.Hasılı kelam, sinemaya yalnız gidilmiyormuş ya.Ne öle ya herkes böle bir grup olmuş da dışlamış gibi beni.

Aa etrafınla savaş halinde olma Esra (Öyle miyim ?)

Bu arada güzel bir oyun keşfettim Cola Turka reklam kampanyasında :

Oyunda köfte pişirmek çok eğlenceli :)

Hayal

Çok hayal kuramamakla birlikte kurduğum zaman da durduramıyorum kendimi. Hayal ve gerçek birbirine karışıyor ve birden sahipleniyorum hayallerimi... İşte bir kaç örnek :

Mutfağım şirinenin mutfağı gibi olsun her an bana tatil yöresinde olduğumu hissettirsin :)




Oturma odam bembeyaz iç açıcı olsun :) Kelebek grafitileri de ayrı bir renk katsın :



Bu da hayalimdeki yatak odam. Cıvıl cıvıl rengarenk , insana enerji veren :





Bu benim hayalimdeki aynam, sade huzur verici, giyip giyip çıkar dene karşısında her daim güzel göstericektir eminim :)





Kaynak : Limango (Ev Grafiti )



11 Ocak 2010 Pazartesi

Kimsin ?

Şekerli sakızı farkında olmadan yutarım, en sevdiğim şey alışveriş,kıyafetim iyiyse o gün moralim de iyidir, güzel kokuyu ve güzel kokmayı severim, karameli ve bütün iran kedilerini çok severim bilirsin, canım istemediğinde dinlemem, (önceden dinliyormuş gibi yapardım baktım belli oluyor artık dinlemediğimi belli ediyorum), gönlümden geçenin çoğu yüzüme yanısır, sıkkınsam rol yapamam, en ufak şeye canım sıkılır da mücadele etmeye üşenirim dert yakınırım hemen, duygusalımdır , alınganım da...Neden böyleyim derim çoğu zaman da sorgularım kendimi...Yüreğimi açtığımda bir kenara atmam birşey, herşeyi dökerim..Dostum çok yok, güvenemiyorum herkese biliyorsun.Rüyalarım deli saçması, senaryolarım yaratıcı, kızgınlığım geçici, kırgınlığım kalıcı...

İşte ben buyum, ya sen kimsin ?
beni benimle bırak...

8 Ocak 2010 Cuma

Bayanlara Özel :)


Bunca zaman kozmetiktir odur budur çiziktiriyorum meğer atladığım bir şey varmış
Bebak Acı Badem Sütü.Parayı saçıyorum ona buna...Meğer bu ekonomik ürünün makyaj temizleyicisi nemlendiricisi oldukça güzelmiş. .Bu kadar övülen ürün duymamıştım." Bebak Acı Badem Sütü" ne kapılarımı açıyorum...Hadi bakalım. Yarın almayı düşünüyorum bu ultra ekonomik ürünü.Bir de duydum ki yazın cilt parlaklığı için de bire bir miş. Çok eski bir ürünmüş kendisi.

Not : Ürün denendi.Makyaj temizleyicisi göz için kullanılamıyor.Ayrıca içeriğinde acı badem sütü esansı diyor.Nemlendirici ise vazelin görünümünde.Ben çok da memnun kalamadım.Ancak yazın güneş sonrası belki kullanabilirim.Parlaklık vermesi için.

6 Ocak 2010 Çarşamba

Ne olur

Ne olur sevgilim gelse, bir an için olsun beni okşasa da, bu yaslı ağaç o bahar yüzünden yeşerse, gülse.

Sevgilinin güzel hayali yanıma gelse; "Nasılsın?" diye hatırımı sorsa da bu zayıf bedenim yeniden can bulsa, yeniden hayata kavuşsa ne olur?

Ben onun büyüleyici bakışının oku ile yaralanmış bir avıyım. Ne olur, bana acıyarak yahut sevgi duyarak gelse de; "Ey benim yaralı avım!" diye seslense.

Onun aşkının kararsızlığından ötürü, su üstüne düşmüş boş bir kase gibi çırpınıp duruyorum. Ne olur? Bir testi gibi ben de sevgilinin dudaklarına kavuşsam....


(Divan-ı Kebir den bir parça...)

Aşkı daha güzel ne anlatabilir... ?

Mutluluk Anları

Takibinde olduğum "Yağmurlu Sabahları Sevenler Kulübü" (Sevgili Lale Zeynep :)) kendisine iyi gelenlerin listesini yapınca ben de durmayayım hemen yapıp paylaşayım bir liste dedim. Zaten listeleme modundayım sürekli..Bunun da listesini çıkarmazsam olmaz. Şu sıralar bana iyi gelenleri keşfetme aşamasındayım.Listem çok kabarık değilse de yaptığımda kendimi huzurlu hissettiğim bir kısım şeyleri buraya dökeyim istedim.

-"Flash Forward" adlı diziye başladım.Lost yapımcılarının ürünü..Charlie ve Penny de ordalar.Dün 3 bölüm izledim ve sevdim. Lost un hasretini bir nebze dindiriyor.

-Bana çok iyi gelen bir şey var...Aslında yazıp yazmamakta kararsızım.Elime almadan önce üşengeç davrandığım, elime aldığımda konudan mı üsluptan mı bilemediğim huzur veren bir kitap... Mevlana nın hayatı (Şefik Can Dede)

Elif Şafak ile birlikte daha da yaygınlaştı Mevlana sevgisi. Ben de bayılarak okudum Aşk romanını ancak derinine inmeden üstün körü Mevlana öğütleri ile bilgeci bir tavır takılır gibi görünmek korkutuyor beni...Nedense Aşk ı okuyan herkes işi çözmüş kıvırmış gibi geziyor...Daha önce bu işin içinde olanların bir kısmı da bir küçümsüyor bu topluluğu da okumuyor kitabı..Bize basit kaçar diyor.

Nereden nereye geldim..Umarım haddimi de aşmadım.Mevlana nın Hayatı isimli kitap sevdirdi bana kendini...Ağır, hatta notlar almak bile gerekebilir zaman zaman.

-Kitaplardan sonra karikaturler mutlu ediyor beni. Penguendeki Fırat mesela :)

-Vazgeçilmezim çay....Güzelce demlenmiş..ince bellide olsun...

-Kendi zevkime göre salata yapmak.Bol limonlu domatesli rokalı...Ve onu afiyetle yemek.

-Ezel dizisi.En çok da Ali yi seviyorum orda.Onun olduğu sahnelerde gülmemek elde değil.Bir insan hem iyi hem kötü olabilir mi..Pazartesi akşamlarımı Ezel e göre planlıyorum artık.

5 Ocak 2010 Salı

Kozmetiksel Açılım



Yeni bir makyaj açılımı ile şu suratımı bembeyaz eden Maybelline krem fondotöneninden terfi etmem gerekiyor daha sıcak tonlara.

Vee olmazsa olmaz alınacak kozmetiksel listem : (Tamamen http://www.trendus.com/ sitesinden faydalanarak oluşturdum.Çok güveniyorum buradaki bayanın görüşlerine Deniz Ünaldı.Kendisi vatan grubunun genel yayın yönetmeni imiş...)

Gelelim listeme :
*Benefit -->Big Beautiful Eyes -->Sephora dan alıncak.Bu arada Sephore bana yakın bir Astoria da bir de İstinye Park ta varmış.Meğersem Türkiye de pek azmış bu mağaza.Bu far paleti de makyaj ustası olmayanlara göreymiş tam.Yani yapınca profesyonel e yaptırmış gibi görünüyormuşsun..

*Lush CupCake maske -->Çikolata kokulu maske. Cildi anında parlatıp tertemiz ediyormuş haberiniz olsun.Aslında benim aklımda yine bu siteden bulduğum basit ama etkili birmaske tarifi var 4 aspirin ve 1 çay kaşığı baldan yapılan.Aspirine alerjisi olanlara tabikide önerilmiyor.Ama bu aspirinleri ıslatarak eritip bal ile karıştırınca mucize sonuca ulaşıyormuşuz, haberiniz olsun demedi demeyin (Teşekkürler Deniz Ünaldı )

*Dedim ya şu cildimi Michael Jackson tonundan kurtarmam lazım.Zaten saçlar koyu tonlarda.Yüz de bembeyaz olunca yılbaşı gecesi fotoğraflarda bir çıkmışım ki sormayın...İşte tek ümidim Scott Barnes Pudra-->Petal. Acaba derdime derman olabilecek misin ? Ne de güzel olur şöyle sıcak tonlarda bir cilt ve bennn !!!

*Geçen yıl oje fanatiği olan ben bu yıl çok da fazla kullanmadım.Bej renkli Flormar ya da Golden Rose ojeler büyük kurtarıcı idi özel günlerimde.Ama bendeniz Channel in yılın oje rengini belirlediğini öğrenmiş bulunuyorum. Elimdeki markanın ojesi de muhteşem görünüyor.OPI for Sephora-->Metro Chic Oje

*Göz için far sürekli kullanıyorum ve çok da hoşuma gidiyor...Hele rengi tutturduysam bırakamıyorum.Stila Eye Shadow Trio - Gold Glow merakımı uyandırdı.Deneyeceğim mutlaka

Bir bayan arkadaşımın çok dahiyane bir fikri vardı.Kulakları çınlasın.Bayanlara kozmetik giderlerinden dolayı erkeklere göre daha fazla maaş verilmesi fikri..Hani katılmıyor da değilim !?!???!!!

2010 'a Giriş



Ben bir türlü başlayamadım yeni yıla.Çevremde çoğu kişi yeni kararları sıralarken Haşmet Babaoğlu nun sözü dikkatimi çekti
"Köşeciler yeni yılda neler yapacaklarını anlatmaya başladılar. Listeler veriyorlar. İnsan okuyunca -be kardeşim bunları yapmak için takvimden bir yaprağın düşmesini mi beklemen gerek!- diye içinden söyleniyor " demiş....

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2010/01/03/pazar_notlari

Ben çok tutmadım bu sözü..Önemli olan motive olmak .Nasıl ki iş değiştirirsin yenilenirsin, nasıl yeni bir eve taşınır yenilenirsin onun gibi işte..Tebdili mekan da nasıl ferahlık varsa zamanın değişmesi ile birlikte bir şeylerin değişebileceği umudunun yeşermesi o kadar güzel hisler veriyor insana...

Yeni yıl yeni kararların yılı olmalı tabikide.Bir önceki günün aynısını yaşıyorsan zarardasın diye boşuna dememişler.Ee bir önceki yılın da aynısı olmamalı. Durduğu yerde kalmamalı insan...Daha olgunluğa güzelliğe erişmeye bakmalı demiş büyüklerimiz.

Ben de karar yok mu ? Aslında ne kadar çok imreniyorum böyle kötü bir şeyi bırakıp yeni yıla girenlere...Misal arkadaşımın sigarayı bırakması. Ben de düşündüm, hiç mi kötü bir şey yok e tabiki de var. En öncelikli kararım şudur ki beslenmeme , cildime ve formuma dikkat edip sağlıklı yaşama ağırlık vereceğimm...Psikopat derecesinde değil tabi...Sağlıklı yaşam diye zombi gibi gezmeyeceğim etrafta..Herşey ayarında güzel..Dengeli yani...

Ay böyle yazı bitince de bir klişe hissettim kendimi ki sorma...dengeliymiş.