15 Aralık 2011 Perşembe

Ordan burdan şurdan


 Kollarım, köprücük kemiğim,göğüs kafesim ah her bi yanım ağrıyor ama spora devam.Ne hamlamışım meğer.Ondan bu ağrılar.yok öyle kilo da almadım ama maksat eğlence olsun vücut sıkı olsun falan filan..Öğle aralarında farklılık oluyor işte.Önceden daha sık Gebze Center a giderdik şimdi kendimize yarayacak bişey bulduk en azından.

 Nasıl bir iş yoğunluğu anlatamam.Eğer bir amaç varsa hayatta ona tutunup tüm zorluklara dayanabiliyorsun.Bak şu kısacık tatil planı bile beni nasıl heyecanlandırıp nasıl hayata bağlıyor.23 ünde Uludağ a gidicez bunun için tüm bu zorluklara karşı gelme gücünü buluyorum içimde :)))

Yemek yapma yetimi kaybetmek üzereyim.O ilk anlarda gelen ahçılık aşkına noldu bilmem.Bir pinekleme dürtüsü aman gelsin patetes kızartmaları , aman kahvaltı yapalım nolcak düşünceleri...Hep böyle gitmez tabi.İlk uyarı geldi  anlatınca durumu eşimin annesinden  ama kızartmalar dokunmasın ! :)))








9 Aralık 2011 Cuma

Sevgi ve susmak



En güzel şey susmak..En becerilemeyen şey susmak..Hayır haksızlığa yada bir yabancıya değil sevdiklerinize susmak.Susmayıp konuşup kırdığım kalpler için içim buruldu bugün.En çok hatırlamak istediğim şeyi yazayım istedim...Susmak.
Kırmamak ve kırılmamak belkide yapılması gereken..İçindeki sevgiyi kaybetmeden kırılmadan yaşamak...

25 Kasım 2011 Cuma

Veee günlerden Cuma !!!

Kendimi 2 bilemedin 3 sene öncesindeki gibi heyecanla yazarken buldum..Birden çok şeyim varmış gibi yazacak ama aslında cümleleri toparlayamaz gibi buldum.Sonra madem toparlayamıyorum içimden gelenleri savurayım gene madde madde dedim
- Sevgili Lale Zeynep (Yağmurlu Sabahları Sevenler Kulubü)senin blogun okumamla başladı blog maceram.Her blogumu açışımda yeni yazını gördüğümde yazma aşkı geliyordu içime.Hadi artık dön bloguna güzel yazılarını özledim
- Cuma ları çok seviyorum.Çocukluktan kalma.Süper Baba başlayacak sanki eve gidince.Ben yine Resim dersimi tamamlamakla birlikte Süper Baba yı izleyeceğim.Ah bide haftasonuna bıraksaydım da tadını çıkarsaydım dizinin.Ama olmazdı içim rahat etmezdi ki onu bitirmeden.
- Baş ağrısı var hafiften bilemiyorum neden.Ayrıca hava da bir soğuk.Kış deprosyonu mu nedir ?
-İşten arkadaşımla öğlen yürüyüşerine başladık.Zaten mekan da var yürüyecek.Aslında öyle çok istiyorum ki dans etmeyi.
-Roc denemeleri iyi gidiyor.Cildim baya bir nemlendi yahuuuu
- Kilo alıyorum :( yazdan itibaren 3 kilo.Nasıl verilecek bilmiyorum umarım yürüyüşlerin faydası olur.
- Karameli özlemeye devam ediyorum.

23 Kasım 2011 Çarşamba

Roc & Esra

Denemediğim şey kalmadı.Yüzümdeki sivilceler pürüzler beni benden alıyor malum zamanlarda.
Dün eve doğru yürürken her zaman girdiğim kozmetikçinin "cilt analizi Çarşamba günü yapılcaktır" yazısını görmemle heh dedim bakalım analiz ne diyecek şu cildime...
Oturdum sandalyeye ,cildi parıl parıl bi kız yüzümde aleti gezdirerek, önce pürüzsüzlüğüne baktı.Yüzümü buruşturacakken çok fazla pürüzsüzlük yok dedi.İlginç.Ama sıra gözeneklere geldiğinde kabus gibiydi.Ekranda DERİN yazısını görünce hele hele o yakın çekimde cildimi görünce epey bi korktum.Neyse kırışıklıkta çıkmadı ama göz çevresi mimiklerden kaynaklı biraz kırışma var dedi , cildin derinine inmemiş henüz.Cilt analiz sonucu yağlı ama nemsiz bir cildim var.Eh napılır hemen ROC serisine başlanılır hanım kızın tavsiyesi ile :)
Evde jeli denedim.Öyle saatlerce yıka yıka çıkmayanlardan değil, kıvamı sıvı gibi.Sonra o güzel göz göz olmuş gözeneklerime sıkılaştırıcı toniği sürdüm.Ardından Hydra nemlendirici .O da gayet hoş.Göz çevreme minik hareketlerle yarım ay çizer gibi göz kremini de sürdüm.Sonraaa bitti.Evet bu çaba sonucu güzel bir cildim oldu akşam :) SAbah bu kadar vaktim yoktu nemlendiriciler ile başladım güne.Bakalım ilerleyen günlerde de memnuniyetim devam edecek mi ?

Bu arada cil nemlendirici maske buldum basite benziyor :
yarım muz
1 çay kaşığı tereyağı
1 çorba kaşığı bal

Mutlu güzel sağlıklı günler ! cildiniz parıl parıl parlasın

18 Kasım 2011 Cuma

Kulağımı tıkadım

Kulağımı tıkadım ev sahibiyle tartışan yan masadaki çocuğa...
Kulağımı tıkadım tüm olumsuzluklara...

Zor bir dönemin ardından gülümsemenin gülmenin önemini bir kez daha hatırladım...
Ananemi kaybetme ile yaşadım 2 hafta ve her telefonda o haberi alacağım korkusu ile
rüyalarımı ona göre yorumladım içimdeki sıkınıtıyı ona yordum ve iyileşti şimdi ananem şükürler olsun..
Zor ameliyatı sonrasında gözlerinde göremediğim o mavi ışığı görmeye başladıgımda mutluluk geri geldi tekrar.Diyaliz sırasında bana bakarak "gidiyor musun?" diyişi o gözlerindeki mavilik uzun süre hafızamda kalacak eminim...
Ona sarılıp çok sevdiğimi söylemeyi bu zamana sakladıgım için utandım.
Param olursa Esra ya vericem diyişi o hasta yatağından ah ananecim artık para kazanıyorum öğrencilik bitti diyemedim sustum.
Annemin zorla yemek yedirmesi esnasında el hareketi ile al sen bunu ye diyişi ile bizi kahkahaya boğması.
İyiki gitmedin iyiki varsın Ananecim..Seni çok seviyorum.İnşallah çocuklarımda seni görecek

30 Eylül 2011 Cuma

Karamelim





Karamelim bal boceğim ben seni nasıl özlemişim bir bilsen.Sabah seninle uyanmayı akşam odama girmeye çalışmanı, kışın üşümelerini o yumuk tüylerini...


Oda da baya dağınıkmış ama o uykudan uyanmış saf halini her an görmek istedim !

12 Eylül 2011 Pazartesi

Selam !!!



Eylül gelmiş sonbahar gelmiş ve ben bunu geçen akşam yürüyüşe çıktığımda anladım..Öyle güzel bir rüzgar vardı ki insanın içine temiz havayı pompalıyordu. Mevsimle birlikte yaşasın kıyafetler değişecek.Güzel yağmurlar yağacak ve yine güneşli günler olacak arada...Kıyafetler demişken Oysho yu gezen oldu mu ?? Birbirinden güzel kışlık hırkalar vardıı bayıldımmm

Biraz özetleyeyim mi hayatımı ?


- 2 ay 10 günlük evliyim ve mutluyum :)

- Dün kaybedenler kulubünü izledim.Ordaki melankholy man şarkısına bayıldımmm

- Ben rengarenk yastık kılıfı arıyorum..İnternette de bulamıyorum nereden çıkacak karşıma ? Acaba kumaş alıp mı diktirsem

- Bugün üzerimde kot eteğim ve üzerinde Honestly yazan Mango dan aldığım tişört var (Saçmaladım işte ne bileyim yazasım geldi )

- İş yerimiz taşınabilir, organizasyon da değişimler olabilir tedirginlik merak havası içerisinde çalışmaya çabalıyoruz.

- Öğrendiğim ve yapabildiğim en güzel yemek kıymalı semiz otu

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Love is a losing game

http://fizy.com/#s/16larq

ben bu şarkıyla aşık olmuştum sesine..o şarkıdaki iniş çıkışlarla.gittiğin yerde huzur bulmanı istiyorum.ne yaşadığın hakkında bi fikrim olmasa da konserini izleyen bi gazetecinin yazısı bağladı sana yine beni.. Yonca Tokbaş ın hurriyet teki yazısından alıyorum :

Amy Winehouse@Dubai


Amy Winehouse'un Dubai'de konser vermeye geldiğini duyduğum an çok heyecanlandım.
Müziğini çok seviyorum, çok! Kadının sesi, hayat hikayesi; düşüşleri, çıkışları, acıları onlarla baş edemeyişi her şeyi çok etkiliyor beni.
Konser için bilet almaya gittiğimde, aynı gece Abu Dhabi'de Eric Clapton'un da konseri olduğunu öğrendim. Kısa bir tereddüt geçirdim.
Sonra aynen şöyle düşündüm; Eric Clapton en az 10 yıl daha hayatta ama Amy sanki çok kısa bir hayat için aramızda.
Garip bir duygu var içimde bu kadına karşı. Annelik duygusu belki. Bilmiyorum. Amy'e aldım biletleri ve çıktım Virgin'den.
Biletleri aldığım o dakikadan itibaren bir sürü şey düşündüm. Hatta umarım sahneye çıkar, umarım konseri bitirir, umarım ayakta durabilir, umarım başına kötü bir şey gelmez, umarım uyuşturucu vesaire derken Dubai'de hapse filan girmez, başına felaketler gelmez diye endişelendim.
Daha yeni rehabilitasyondan çıkmış, temizmiş, iyiymiş lafları dolaşıyordu havada ve nedense ben, o “iyiymiş” haberlerine bile temkinle yaklaşıyordum kendi içimde.
Bu narincecik kadının halinin kime ve neye göre iyi olduğunu düşündüm durdum. Öyle kırılgan görünüyor ki o bana ve öyle zalim ki sanki hayat ona...
Neyse işte. Bütün bu duygularla gittim konsere. Hatta ilk başta iki adet 15 dakikalık gecikme olunca, “Eyvah” dedim, “çıkmayacak galiba, bir şeyler oldu!”
İnsanoğlu öyle garip ki, biletleri yakmayı göze alarak gitmiştim ben oraya. Öylesine vuruyor sesi beni. Ucundan acık duysam, görsem tamam. Oysa başkaları verdikleri paranın hakkını almaya gitmiş. Onlar da haklılar kendi dünyalarında.
Ama Amy sahneye geldiğinde, o küçücük kadıncağızın nasıl da zorlanarak şarkı söylediğini, minicik bir çekingen çocuk gibi insanlara bakamadığını, korku içinde tırnaklarına ve saçına dokunduğunu, hatta otizmli veya herhangi bir sorunu olan çocuk gibi sanki “Ben buradan inmek, gitmek, kaçmak istiyorum!” dercesine şarkıyı başından savmaya çalıştığını görünce, ağlamaklı oldum.
Kendimi sanki bir arenada boğa güreşi seyreden korkunç bir insan gibi hissettim. Ya da şöyle demeliyim; sanki bizler pirinalardık sürekli aç, Amy de bizlerin önüne atılmış bir yemdi. Onu paramparça lime lime ettik.
Hani sanki bir çocuğu sahneye koyarsınız da ne yapacağını bilemez, kaçmak ister ama kaçarsa öğretmenden azar işiteceğini bildiği için orada durmaya çalışır ya, işte öyle bir halde söylemeye çalıştıkça parçalarını; onu yuhalayan seyirci, beni daha da fena duygulara itti.
Parayı verdik bileti aldık
Her şey para! Her şey! Parayı verdik, bileti aldık, kadın söylemek, eğlendirmek, tatmin etmek zorunda. Oysa bence birileri onu bu zalim hayattan çekip almalı.
Belki sadece CD'lere müzik yapmalı. Ama insan önüne çıkacak gücü yok. Gözünde alkış da yok, yuhalama da. Duymuyor o bizleri. Bence, o sahneleri, alkışları istemiyor. Bu dünyayla baş edemiyor. Edemedikçe de dibe vuruyor.
Amy'i camdan bir fanus içinde korumaya almak istedim o tırnaklarını çekiştirip koparırken. Görmesin bu dünyanın dayanamadığı ağır yüzünü istedim.
Belli ki baş edemiyor herkes gibi. Peki ne olacak sonra dedim... Amy pıt diye kayacak işte bir sürü kayan yıldız gibi. Sonra birileri zavallı hayatını belgesel yapacak, o da çok izlenip para olacak, CD'leri yok satacak, ardından ağlayan fanları filan olacak.
Amy ise içindeki o belki hiç büyümek istememiş çocukla beraber, ne alkış ne yuhalama görmek bile istememiş ola ola, artık aramızda olmayacak.
Yonca
“back to black”



Yonca Tokbaş

21 Haziran 2011 Salı

Milat

Deli gibi yazmayı özledim..Düğüne bir hafta kaldı..Hala davet etmek istediklerim edemediklerim ve bir sürü karmaşa devam ediyor.Gelinlik dikimi tamamlanmadı.Hayat gerçekten normal akışının dışında çıktı. Algıda seçici olup D deseler düğün G deseler gelinlik geliyor aklıma.
Hayatım değişiyor.Korkuyla karışı bu telaşeleri ömrüm boyunca unutmayacağımı biliyorum...Bana bir sakinleştirici verip uzunca uyutsalar herşey daha iyi geçecek gibi :)
Eski yazılarımı okudum hayatıma bir göz attım ve yazmaya devam etmeye bunu daha sık yapmaya karar verdim..Blogum seni çok özledim.

8 Nisan 2011 Cuma

Bahar Notları

Ben blogları açıldı zannediyordum meğer Serbest bölgede bloglar da serbestmiş :) Kısıtlama yok yani.Yaşasın serbest bölgede çalışmak..Girple boğuşuyorum bu aralar.Yeni iş yerinde klimanın nereden kapatılacağını öğrenemeyip sorduğum herkesten kapanmıyor cevabı aldığım için soğuğu yedim..Neyse vicdanlı bir arkadaş havalandırmayı nasıl kapatacağımı gösterdi de zatürreye dönmeden ucuz atlatıyorum diyelim.. Burda herşey güzel görünüyor.Playstation/Wii odası, bilardo,spor salonu,kuaför vs vs..Hatta dışarıda gezmek için bisiklet bile veriyorlarmış..Çok beğendim o yüzden.Turkcell Teknoloji de olmaktan şuan memnunum. Şuan çok yoğun değilim..Zaten ev arama çalışmalarımla birlikte üstüne yoğun bir çalışma temposu fena bozabilirdi bünyemi.. Dün gece uzun zaman sonra kabus gördüm.Ne feciydi acaba burnum tıkandı da nefes mi alamadım uykuda :) Şaka maka bahar geldi..Çiçek açan ağaçlar ve dallardaki meyveleri özlemişimmm ben

25 Mart 2011 Cuma

Gebze

Neler olmuş neler bloglar artık açılır hale gelmiş...Yeni işe başladım Gebze deyim ve ilk günlerin titrekliği var üzerimde bu halime çok da bayılmıyorum.Ama ortam, mekan 10 numara. Çiçekler hala masamda botanik bahçesi gibi..İlk gün herkese gönderilen Yeni başlayan kız mailinden sonra herkes yüzüme biraz garip bakıyor sanki.Zaten o resmin sahibi ben olmasam ben de garip bakardım.Nasıl sırıtkan bir fotoğraftı öyle :)
Bu arada Ev arıyorum hala..Kiralar çok fena Acıbadem de.Aslında Hukukçular sitesinde harika Ada manzaralı bir tane bulduk ama fiyat biraz uçmuş gibiydi.

Öyle böyle devam ediyorum işte :)



24 Şubat 2011 Perşembe

"Don" Kişot Balesi


İlk defa Bale gösterisi izleyeceğim için heyecanlandım hatta bir gece öncesinde kıyafetlerimi özenle hazırlayıp ertesi güne hazırlandım.Gün içinde heyecanla bekledim gösterinin başlayacağı saati..Kadıköy Süreyya Operası sahnesindeyiz...

Gösteri başladı..Koltuğa yerleştim.Güzel müzikler eşliğinde sahne dekorları öylesine güzeldi ki bir an kendimi İspanya da hissettim..Zaten hikaye Sevilla da geçiyormuş..Peri kızı gibi beyazlar içindeki balerinler, İspanyol kıyafetleri , danslar herşey rüya gibiydi...Ta ki..

Ta ki baletler sahneye çıkana kadar...
Kıyafet jan janlı ama tayt olmamış sanki diye düşünürken..Gülme krizi tutmaz mı..Gösteri öncesi yaptığımız geyiklerin etkisidir diye düşündüm ama geçmiyor.

Bravo bravo size gençler diyen mi dersiniz baş parmağını çenesine dayayıp gösteriyi yorumlayanlar mı "işte bu süper bir hareket" nida ları mı dersiniz... neler neler..Ben de katılıyorum evet çok güzel hareketler ama ah o taytlar yokmu

Ah beni dürtmese daha ne gülecektim..Gösteri bittiğinde coşkunlukla alkışlarken buldum kendimi :O)

Güzel bir akşam geçirdim diyebilirim :)

23 Şubat 2011 Çarşamba

Aklımdakiler



Çok güzel bir duygu çok..İşten çıkmaya 45 dk kalmaları çok seviyorum..

Kalbimde nedensiz bir ağırlık hissi..Ben yine iş değiştiriyorum.1 ayım daha var...Stres mi bastı ne ayyyy

Güneşli İstanbul un taaa ucu sanki..Garip bi yer burası.Tek güzel yeri cafeterya.

Ev bakıyorum Acıbadem taraflarında.Ben bu ara oralardayım..Neler keşfettim neler Koşuyolu Kirpi Cafe, Acıbadem de Ali müthişşeyler satıyor Ali..

Saçım bal kahve tonlarında güzel oldu güzel

Hadi postişli resmimi de ekliyim tam olsun :)