14 Aralık 2010 Salı

SU OLDUGUNU DüŞüN...

Uzuuuun bir ara oldu..Sabahın şu vakitlerinde okuyup dinlendirici bulduğum parçayı paylaşmak istedim..Bu arada iyiyim sadece kafamı toparlıyorum :)

SU OLDUGUNU DüŞüN...

Simdi sen "su" oldugunu düşün.
Su kadar ozel, su kadar faydali ve su kadar cok, tukenmez...
Inaniyorum ki gercekten de öylesin.
Ama ister cesmelerden dokul, ister goklerden yag, ister nehirler dolusu ak;
dibi olmayan bir kovayi dolduramazsin.
Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın. ..
Unutma; daha cok bagirdiginda daha cok dinlenmezsin. .. Gurultununparcasi olursun sadece!..
Suyun yaninda olanlar suyu en az icenlerdir.
Cunku; "Su nasılsa burada, luzum yok ki suyu kana kana icmeye" diye düsünürler.. .
Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!
Ormandaki hic bir hayvan, irmagin gürültüler koparan yerinden su icmeye calismadi simdiye kadar.
Hepsi, hep sabahin en sakin anini bekledi; suyun durgun yerlerini bulabilmek icin gittiler ve sakin sakin ihtiyaclarını giderdiler; Onlar icin en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...
Sen, hep bir su oldugunu düşün.

Su gibi guzel, su gibi yararli, su gibi vazgecilmez. ..
Ve su gibi hayat kaynagi oldugunu dusun.
Ama su gibi yasatıcı ol ; Su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü degil!..
Sen bir su ol... Ama rahmet ol; afet degil!
Su isen tarlalarini basma insanlarin, yuvalarini yikma, ocaklarini sondurme;
Sana "felaket" denmesin!
Su isen bir bardaga sigabil ki; damarlara giresin!..
Su; yüce Allahın insanlar icin yarattıgı en büyük nimetlerden biri...

Ve suya benzedigini unutma! Su gibi ozel, su gibi guzel, su gibi faydali,
su gibi luzumlu ve su gibi bitmez-tukenmez oldugunu da unutma.
Ayrıca su gibi sakin olabilecegin gibi, su gibi de "kıyametler" koparici olabilecegini unutma...
Unutma; Senin işin rahmet olmak, afet degil!
Vadiler varken onunde ve ovalar varken yayilabilecegin; kucuk ırmaklara ayırabiliyorsan kendini
ve bardaklara bolebiliyorsan, hayat verirsin cevrene.
Ve yasayabilirsin dünya dönmesine devam ettigi müddetce...
Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen; korkulan ve kacilan olursun seller,afetler gibi...
Tercih elindeydi hep ve hep de "senin" ellerinde olacak...
Ya tutmayi ogreneceksin dilini veya hic durmadan konustugun icin,
sadece bombos ve anlamsiz sesler cikartan birisi oldugunu zannettireceksin cevrendeki insanlara!
Ama yapman gereken şu degil mi?
Düsüneceksin ne zaman ne soyleyecegini.
Düsüneceksin kimin dinleyip dinlemedigini, kimin anlayip anlamadıgını.
Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarini anlatabildigini. ..
Hatta anlayanların anladiklarinin da senin anlattıklarının ne kadarıoldugunu dusuneceksin. ..
Ve konusmak icin en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri secmeye calisacaksin. ..
Ahmak olmayan yolcularin, onceden aldıkları biletleri ceplerinde oldugu halde,saatlerini kontrol ederek, vakit yaklastiginda, vapurun kalkacagiiskelede hazir olmalari gibi,
sen defikrini bildirecegin kisinin "kıyıya yanasmasını" bekleyeceksin !..
Demeyeceksin; "Ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da osaniyede gelmek zorunda!.."
Demeyeceksin; "Ben aklıma geleni aklıma geldigi bicimde söylerim.
Karsımdaki de degil duymak, degil dinlemek, anlattıgımdan bilefazlasini anlamak zorunda!.."
Keske oyle olsaydı.
Keske haklı olsaydın, ama maalesef degil...
Ağzını açıp"Selaleden dökülen suyu" icmeye calisan bir tavsan gordun mu hic?..
Veya onune cıkan agaclariıdahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye ugrasan bir ceylan gördün mü? Kaplanlar bile icebilmek icin suyun durulmasini bekler; beyni olan her yaratık gibi!
Hadi... Sen simdi "su oldugunu" düşün, ve kendini "su gibi" hisset...
Su gibi ozel, su gibi guzel, su gibi berrak, su gibi yararli...
Su gibi hayat kaynagi ve su gibi bitmez-tukenmez oldugunu hatirla...
Ama yine su gibi "bir küçük bardagın icine" sıgdır ki kendini;
girebilmeyi öğren insanlarin damarlarına.
Hayat ver...


MEVLANA

20 Ekim 2010 Çarşamba

Vahşet Tanrısı


Dün gece Cevahir de Vahşet Tanrısı isimli tiyatro oyununu izledim.Fransız yazar Yasmina Reza nın kaleme aldığı oyunda Zerrin Tekindor (Aşkı memnu daki matmazel), Aliye den hatırladığım Ülkü Duru, tv dizilerinde rastladığım Zafer Alagöz ve ilk defa izlediğim İşdar Gökseven oynuyor.

Kavga eden iki çocuğun (Ferdinand ve Bruno ) ailesi bir araya gelir ve çocuklarını barıştırma planları arasında medeniyetten, evliliklerinden ordan burdan konuşurlarken keyifli bir oyun çıktı ortaya..Zerrin Tekindor un kusma sahnesi ile ağzım açık kalıp bir anda ne oluyoruz dedim.

Zerrin Tekindor (Annette ) hafif içkili haliyle ileri doğru bakıp :

"Hayata karışan insanlar aşkı-evliliği hayalleriyle, yeteneğiyle yaratır ve karakteriyle mahveder
Bilmiyorum, bana öyle geliyo !! "

Demez mi ? Ben de o an bakakalıyorum..

Derslerimi bu sabah çıkardım .Çıkardım derken gerçekten beynime üşüştüler. Belki seneye belki bir kaç sene sonra bu düşüncelerim değişecek ama şuan buyum :

- Tabağıma koyanı yemeye razı olduğum sürece problem çıkmayacak.(Abartmadan )
- Büyük beklentiler yerine çoğu şeyi kendim gerçekleştirdiğim sürece problem çıkmayacak
- İnsanlardan beklenti yerine "verdiğim" sürece problem çıkmayacak
- Bir yanlışla karşılaşana kadar insanlara güvendiğim sürece problem çıkmayacak
- Kendim olduğum sürece problem çıkmayacak

12 Ekim 2010 Salı

Tavuk Suyuna Çorba

Hep bu deyimi merak ederim.Ve tavuklu çorba yapınca anladım ne demek olduğunu

Grip bana çorba bile yaptırdı.Normali en yakının yapmasıdır çorbayı ama işte bende böyle!
Harika acılı tavuk çorbası yaptım. Belki bir gün yine lazım olur işte tarifi :

- 1 tavuk göğsü haşlanır
- 2 çorba kaşığı tereyağı ile 3 çorba kaşığı un tencerede kavurulur
- Yavaş yavaş haşlamada kullanılan tavuk suyu eklenir
- Bu sırada haşlanmış tavuk didiklenir
- Tavuk ve şehriyeler yağ,un, tavuksuyu karışımının içine atılır
- Yoğurt ve yumurta sarısı da eklenir (ben eklemedim yoğurt yoktu evde)
- Kaynatılır
- Ben bide abimin istegi üzerine Sumak ekledim
- güzel oldu
Afiyetler olsun :)

Barcelona !!!!

Neden niye bilmiyorum ben Barcelona ya gittim :) Gezdim tozdum 5 gün. Gaudi nin evini , Barcelona Nou Camp stadını, Catalunya meydanını, La rambla caddesini, Montserrat ve Montjuic isimli dağlarını gezdim de gezdim.H&M i talan etmeyi de unutmadım.

Akdeniz insanı işte bizden çok farklı değil ama no english durumundaydık 5 gün.Kimse ingilizce bilmiyor .Çok nadir rastladık bilenine.

Otelden çok memnun kalmadım.Hep iş seyahatlerindeki o güzel otellerde her karşılaşmadaki çalışanların tebessümünü aradım. Bütün çalışanlar mı asık suratlı olur. Lesseps diye bir yerde ilginç bir hostelden bozma oteldi işte..

Gidenlere önerim Catalunya merkezinde uygun fiyata otel bulmaya çalışmaları.

Gezi boyunca arkadaşım sayesinde bacak kasları oluşturdum.Zira son gün havaalanına gitmek dışında hiç taksi kullanmadık.Km lerce yürüdük sanırım.Spor ayakkablarım tanınmaz hale gelse de yürümek eğlenceliydi.Kafaları boşalttık iki kız.
Bu arada tur la gitmedik elimizde haritalar bagpacker modundaydık.

Montserrat a gitmek için 1 saat tren yolculuğu yaptık ve benim için en ilginç gezi buydu.Teleferikle çıktığımız dağ eteğinden sonra finükülerle en tepesine çıktık heyecan doluydu.

İşte böyle güzel bir hafta geçirdim şimdi Grip i atlatmaya çabalıyorum.Ah o otelin havalandırması yok muydu!!!

2 Eylül 2010 Perşembe

Ramazan da neler yaptım ?

-Ramazan ile birlikte 4 kilo verdim
-Pasaportumu dün uzattım.Planlarım var ama hayırlısı
-İş yerinde yerim değişti sırtımı danışmaya dönünce daha az dikkatimin dağıldığını farkettim
-Saçlarımın kızıl kestane tonlarındayken bana ayrı bir yakıştığını farkettim
-Dışarıda gece gündüz demeden cırıldayan çocuklardan çok ama çok bunladım
-Ay başı ile ay sonunun farketmeyip paranın su gibi kredi kartlarına gitmesine çok acıdım ve kartımı kapattım.
-Bugun yaz bitimini kutlamak için hasır bir şapka aldım hemde öğle tatilinde deli miyim neyim ?

Böyle işte Ramazan da dengem bir garip oldu velhasıl

20 Ağustos 2010 Cuma

Öyle Böyle :)

->Hayat arkadaşım Karamel ile evde maceralarımıza devam ediyoruz. Ne yersem istiyor.Karpuz, kavun,peynir herşeyin tadına bakmaya meraklı ve de keyfine düşkün. Kapının anahtarını çevirdiğimde onu karşımda göreceğimi bilmek müthiş bir duygu...Olmasaydın büyük bir boşluk olurdu evde.Bu yüzden teşekkürler Karamel.

->Ben bu maskaraya bayıldım.Yves Saint Laurent. Muhteşem yapıyor kirpikleri.Biraz tuzlu olsa da değer!!

->Haftasonu saçlarımla uğraşacağım biraz.Değişikliğin ruhuma da renk getirmesini diliyorum

->Düzce de olacağım.Yeşile doyacağım.Ailemin yanında bol bol dinleneceğim.Yalnızlıkta bir yere kadar ama aaaaaa

3 Ağustos 2010 Salı

Yeni formül

Görmezden gelme formülünü devreye almış bulunmaktayım

Neler üzerinde mi uyguluyorum , buyrun :

Görmezden gelinen 1: Şımarık ayakları üzerinde duramayan geçmişte zamanı ve aynı ortamı paylaştığıma yandığım şimdi kendini gösterme çabasında olan bi arkadaşı görmezden geliyorum

Açıklama : Bir gün bir adım da olsa olgunlaştığını görürüm umarım. O zaman görüşsek daha ii olur.

Görmezden Gelinen 2 : Beni sabahları çileden çıkaran servis şöförü ve tavırları

Açıklama : Servis şöförüm sabahın 7 sinde beni tenha bir yoldan almaya ikna etmeye çalışıyor.Direniyorum bakve sakin olmaya çalışıyorum...

Görmezden Gelinen 3 : Gecenin 11 -12 sinde evin önünde top koşturan, çığlık atan çocukları

Açıklama : Bu konuda hem haklı hem haksızım : Zamanında oyun oynarken yaptığımız gürültüden dolayı başımızdan aşağı su yediğimizde başlattığım kampanya sonucu tüm sitede çocuklara rahatça oyun oynanması sağlanmıştı.Kampanya başlığı oldukça acıklı idi " Siz çocuk olmadınız mı ?" İçerik: Ya oyun sahası yapılsın ya da başımızdan aşağı artık su dökülmesin..Yaş :12 Esra eylemde. Hem de bildirileri tüm siteye dağıtılıp apartman kapılarına asılmıştı bile....Şimdi gece oynayan çocuklara hiç bir şey diyemiyorum sızlanmaktan başka...Ama tek derdim uykusuz işe gitmemek. Gündüz olsa geçmişin hatırına gıkım çıkmazdı ama durum böyle yani..

Ben topunuzu görmezden geliyorum. Sakin kalmaya çalışıyorum. Siz de lütfedip anlayışlı olun ama.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Inception (Başlangıç)



Inception konu olarak bana Surrogates (Suretler) ve Avatar ı anımsatsa da filmin rüya ve bilinçaltı kavramlarını işlemesi en temel farkı idi.
Makinalara bağlanıp gerçekdışı yaşama gitme konusu sinemada oldukça fazla işlenmeye başladı. Buna rağmen Inception izlenmeye değer bir film.Film başlar başlamaz görsel effectlerin büyüsüne kapılıyorsunuz ve sonra bir beyin fırtınası sarıyor etrafınızı.

Leonardo Di Caprio da oldukça başarılı. Filmde en etkilendiğim an eşi ile oluşturdukları sanal dünya ve tren raylarına uzanma sahnesi.

Ve filmden aldığım en önemli söz " Düşünceler virüs gibidir..." Filmin düğümü de bu söz ile çözülüyor bir anlamda.

Benim için güzel film anı unutturan filmdir. Eğer bir filmde yarın ne giyeceğimi düşünüyorsam, gardırobum gözümün önünde ise o film benim için iyi bir film değildir. Hatta vasattır. eğer sinemadan sonra ne yapacağımı düşünüyorsam film eh işte idare eder durumdadır... Bana zamanı unutturan film güzeldir. Ve ben bu filmde zamanı unuttum.Nerdeyim ne yapıyorum bir önemi yoktu. Abartı hiç yok filmden keyif aldım.

22 Temmuz 2010 Perşembe

Değirmen Cafe ve Gözyaşı

Zor bir dün geçirdim.Yolda yürürken bir çok kişinin gözyaşıma şahit olduğunu görmek ,saklamaya çalışmak, kızmak öfkelenmek, keşke demek...

Bir insan herşeyi atabilir hayatından ama ailesinden birini atmak zordur.Yanlış davrandığını bilerek üzdüğünü bilerek sineğe (garip bi kelimeymiş bu sine) çekmek zordur. Sabretmek zordur hiç anlaşamayacağın abine..Öfke krizleriyle başa çıkmak zordur.Anne ve babaya dert anlatamamak ve bir anda dünyadan soyutlanmak gerçekten zordur.

Uzun zamandır oyaladığın beyninle bir anda baş başa kalmak zor, beyni alışverişle oyalamak trajik , ertesi gün gözümdeki şişlikleri normal çay bulamayıp, yeşil çayla bastırmak akıllıca, dünü unutmaya çalışırken etraftakilerin bugün niye mahzunsun cümleleri ilginç geliyor şimdi...

He başlıktaki Değirmen Cafe mi ? O Cevahirdeki kuytu derin kaçış noktası.Kalabalıktan kaçış.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Şöyle Böyle


* Sesim kısıldı. Yine yaz hastalığına tutuldum ve klimalar yüzünden solunum yollarımda problemler yaşamaya başladım.Grip desem değil, nezle de değil, kuru öksürük ile birlikte ses kısıklığı. Pastiller ile geçiştirmeye çalışıyorum umarım çabuk geçer.


*Son zamanlarda bayılarak yaptığım şey Oysho da gezinmek. Birbirinden güzel pijama, gecelik, şortlar arasında zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum.


*Elimdeki kitap Ahmet Ümit : İstanbul Hatırası. Daha başlarımdayım.İstanbul un tarihini polisiye hikayelerle öğreneceğim diyorum ama henüz bir cinayetten öteye gidemedim :)


*Parfümümü değiştirme düşüncesindeyim. Armani Code u düşünüyorum.Şişesi çok zarif ama kokusu biraz ağır gibi sanki. sıktığımda bayıldım oldukça da kalıcı. Neyse araştırmaya devam


*Haftaya izinde olucam.1 haftalık iznin süper ötesi geçmesini diliyorum.

2 Temmuz 2010 Cuma

Yaşlı Bilge

Çok güzel bir hikaye ile başladım güne. Beni olumlu yönde etkiledi bakalım siz nasıl bulucaksınız :

Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu.
Onlara dedi ki: "İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş.
İki kurt arasında:
Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntyü,
pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu,
küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük
taslamayı ve egoyu temsil ediyor.
Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı,
cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği,
dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. Aynı savaş
sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde."
Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve
içlerinden biri büyükbabasına, "Hangi kurt kazanacak" diye sordu.
Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı.
"Beslediğiniz"

29 Haziran 2010 Salı

Audrey Hepburn



Bir an önce "Breakfast in Tiffany's" i izlemek istiyorum.

Audrey Hepburn'e güzelliğinin sırları sorulmuş , şu maske bu maske dememiş bakın neler söylemiş :

* Çekici dudaklar için nazik sözcüklerle konuşun.

* Gülen gözler için insanların içindeki iyiliği arayın.

* Zarif bir beden için yiyeceğinizi açlarla paylaşın.

* Güzel saçlar için günde en az bir kez bir çocuğun parmaklarının saçlarınızın arasında dolaşmasına izin verin.

* Denge için bilgi ile yürüyün, böylece asla yalnız yürümezsiniz.

* İnsanlar diğer varlıklardan daha fazla yenilenmek, canlanmak, iyileşmek ve bağışlamak zorundadır. Hiç kimseyi yabana atmayın.

* Unutmayın, yardım edecek bir ele ihtiyacınız olduğunda bunları her bir kolunuzun bittiği yerde bulacaksınız. Ve büyüdükçe iki elinizin olduğunu ve bunlardan birinin kendinize diğerinin ise başkalarına yardım etmek için var olduğunu keşfedeceksiniz.

* Bir kadının güzelliği; ne giydiği kıyafetleri, ne sahip olduğu bedeni, ne saçını tarama şeklidir. Bir kadının güzelliği gözlerinden okunur, çünkü gözler onun kalbine açılan kapılardır ve sevginin ikametgahıdır. Bir kadının güzelliği yüzünün şekli değildir, fakat gerçek güzelliği onun ruhunda yansır. Ve bu güzellik, göstermiş olduğu sevgi dolu ihtimamı ve sahip olduğu tutkulardır.

* Bir kadının güzelliği geçen yıllarla artar.




Döktüm rahatladım



Şahsen düşünüyorum da sıradan bir insanın sıkıntısını paylaşıp onunla beraber üzüldüğümde bir süre sonra bana sırt çevirme potansiyeline sahip olduğunu görüyorum.(sabah heyecanla yazdığım bu kısmı biraz editledim ) Dost ve sevgili hariç....Tecrübeyle sabittir.Üzüntü ve sıkıntıyı paylaşıp , dertlerini dinleyebileceğimiz insanları seçebilmek ne güzel.

Zamanın birinde Copy Cat diye ingilizce dersinde okuduğum bir yazıyı hatıradım. (Copy cat: başkalarını taklit etme hastalığı ) Sizin de var mı etrafınızda, sürekli sizi taklit edip, kıskanıp zarar vermeye odaklanıp mutlu olmaya çalışan insanlar ? Varsa gülüp geçin bırakın oyalansınlar...Kaldıkları basamaktan bir adım daha yukarı atmaya cesaret edemeyen , küçük kadıncık halleri ile başkalarına nispet için yaşayıp kendini zerre tanımayan (haşa ben de tanımış değilim ) o zaman şöyle diyeyim kendini keşfetmek için zerre çaba harcamayan insanlardan uzak bir dünya diliyorum....

22 Haziran 2010 Salı

Balkon ve Karamel



Baktım rahat durmuyor bunalmış içeride postuyla, açtım balkonu...Balkon da tam balkon... Tozdan kirden görünmüyor.En son ne zaman balkon yıkadım diye düşündüm tabi haliyle.Yeni evde hiç...Ondan önceki evde zaten balkon kapalıydı.Annemlerin evinde de kapalı balkon.Ee ben hiç balkon yıkamadım mı ? Yok tabi ki de varmış hafızamda böyle bir anı. Biraz zorlayınca çıktı hatıralar : İlkokuldan liseye kadar annemle balkon ve halı yıkama savaşı vermiştim. Hiç bir şeye takmayan hatta iş konusunda beni hiç zorlamayan annem , balkonlara fena takıktı.Nasıl yıkadığımı inceler, hataları pat pat söyler, hele yeri yıkadıktan sonra işin bittiğine sevineceğim sırada "Pervazlar ? " diye bir kelime atardı ortaya.İlk defa orda tanıştım pervazlar la.

Meğer balkonu çevreleyen demirlermiş.Onları silmeden hele hele pervazların altındaki betona bez değmeden balkon yıkama işlemi sona ermiş olabilir mi hiç ? Hem etraftan biri yıkarken görse yalap şalap yıkadı geçti demez miymiş ?

Neyse ben bu düşüncelerle Karamel in pis balkonda dışarıyı izlemesine razı olmayıp, balkonu kova kova su ile bi güzel arındırdım. Pervazları da unutmadım tabi.Islak su ayaklarına değdiğinde bizimkindeki şen havalar görülmeye değerdi..Nasıl mutlu nasıl mutlu...
Akşam üstü çocuklar dışarıda oynarken böyle bir nostalji yaptım ben de kendi kendime. Ne keyifli işmiş balkon yıkamak ! :)

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Bu dile filtre lazım

Bir gün her ağzına geleni döken bir insan olacağımı söyleseler inanmazdım..Hem de istemsiz bir şekilde...Olamaz , şaka heralde derdim..Ve oldum.

Daha bu sabah tahammül edemeyeceğim bir ortamda kişilerin yüzüne pat diye bunu söyleyiverdim.İzin verir misiniz daha fazla tahammül edemiyorum diyip masadan kalktım.Buz gibi hava eşliğinde...Size değil muhabbeti geçen İspanyolca ya diyip düzeltmeye çabalasam da olmadı, yemedi...Kırmak istemediğim de varsa kırdım kalktım masadan avare bir halde...

Ne olduğunu bilmiyorum dilim kalbimle aynı anda çalışıyor ve ben dile mi yoksa kalbe mi filtre uygulayacağım çözmüş değilim.

He birde alınmalarım var ki sorma gitsin.Sanrılar ve hareketlerden anlamlar çıkarmalar...Piskopata bağladım sanırım...

Hadi hayırlısı

20 Mayıs 2010 Perşembe

Hoşgeldin !



Ve bu doğum günümde ilk defa Orkide çiçeğim oldu....O da bugün geldi, iş yerinden arkadaş grubum gönderdi.:)

Abim süpriz olarak harika bir spor ayakkabı hediye etti. Tam da ihtiyacım varken hem de.
Hediyeler bahane sevdiğim herşey benimleydi....

Vesselam kışın bulutları dağılıp Güneş yüzünü gösterdi..

Edit : Bu arada sanki biraz yağmur yağıyor :)

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Bahardan yaza kaymak gibi bir geçiş



Uuuu ne buldum ben. Bazen yazıp taslak olarak kaydettiğim kayıtlar var.İşte 2 Mart ta bunalımlı bir anımda yazdığım şiir :

Sanki bir gözlük takmışlar da dünyayı olduğundan farklı gösteren

Ya çıkarmayı bilmiyorum ya çıkaracak el kayıp

Gözlük sağa sola oynadıkça arada gerçekleri görüp şaşırıp

Kurtulduğunu sanıp da kurtulamayan ben

İçimden fırlayan şair..Şiiri yazdığım zamanlarda yani kıştan bahara geçerken cidden zorlanmıştım ama bahardan yaza kaymak gibi bir geçiş yapıyorum şükürler olsun.Öyle demeyin sabit bir boğa burcu için eşyaların bile yerini değiştirmek zorken, koskoca mevsim değişikliğini kaldırmak hiç kolay değil...

Ordan burdan anlatayım.İş yerime zamanla alıştım biraz hırçın yırtıcı vari bir kız oluverdim.Kendi iş grubum dışında yeni bir çevre edindim ve hatta öğle aralarında tavla turnuvalarına katıldım.Sonuncuyum bu arada.Ziyanı yok.Arada yakınlarımda zırvalayıp sinir bozmaya çabalayan tipler olmuyor değil paat diye yapıştırıyorum cevaplarını.Ee "hadisize haddini bildirmek öksüze palto giydirmek gibidir" demiş büyükler.


...Ve Cuma dan itibaren izinde olacağım :)

29 Nisan 2010 Perşembe

Oh my Gosh !



Bu ne hız.Beynim döndü.1 seneyi devirmişim

Geçen sene mayıs ayında Bozcaada daha dün gibi.

Hayır bu kadar hızlı geçemez geçmemeli seneler...

Bozcaada hakkında yazdığım post dün gibi...

Havlularını yazmıştım mis gibi...

Yılmaz Özdil e mi benzedi yazı stilim bana mı öyle geliyor :) Tek satırda tek cümle :)

Hoop kendime geliyorum hemen..Düşününce aklım almıyor.Yeni bir bahar,erikler, yeşillikler...
Kış yorgunluğunu atıyorum sanki...Bir kaç keşfim var en son yazımdan bu yana :

--> Aya İrini de konsere gidildi ( Ne uhrevi bir mekandır o )
-->İlk defa Ezginin Günlüğü konserine gidildi (Sevdim sevmedim arada kaldım neden gittim ? )
--> Altın Ayı ödüllü Bal filmini izledim. Film tassavvufi göndermeler içeriyor..
Anlamak için bilgi sahibi olmak gerekiyormuş.Filmin içeriği değil de senaristinden aldığım bir kaç bilgiyi aktarabilirim : Oynayan ufaklık "Yusuf" filmin çekildiği yöre olan Rize Çamlıhemşin den hiç oyunculuk tecrübesi olmayan bir çocukmuş.Bu derece iyi oynaması herkesi şaşırtmış.
-->Uzun yıllar sonra bir bebişi ayağımda salladım..Bebek ne huzur veren bişeysin sen .

13 Nisan 2010 Salı

Serseri Mayınlar


KUTLAMA

Memleketime çoktan bahar gelmiştir
Başakları şimdiden göğe ermiştir
Dağlarını gelincik basmıştır
Yer, gök ve yürek çiçek açmıştır
Kirazlar olmadan tez vakitte
Asmanın sürgün veren dallarında
Nergisin, zerenin taç yapraklarında
Seninle baharı kutlamaya geliyorum

Başımı omzuna yaslamaya
Hayata yeniden başlamaya
Bağında, bahçende, pınarlarında
İçimi yıkamaya geliyorum

Caddelerinde kızlarla oğlanlar
Oynaşıyordur şimdi, ah! hem de nasıl
Başlayan, biten, tazelenen aşklar
Başlıyor ömrümüzde yeni bir fasıl


İşte bu Sezen Aksu şarkısıyla bitti Serseri Mayınlar filmi..Orjinal ismi Mine Vaganti.Film eleştirisi nasıl yapılır bilmiyorum ama kendi deyimimle çok içtendi.Gay bir adamın hikayesi temelinde aslında çok şey anlatıyordu film. İtalyancanın güzelliği, evin mavi duvarları, kızın topuklu ayakkabıları, insanların içtenliği,doğallığı....Gece ne güzel bir filmdi diyerek uyudum..Vee sonra

Bu sabah muhafazakar bir gazetenin yorumuyla da aklım karıştı.Köşe yazarı filmin ahlaksızlığı özgürlük gibi gösterip ince mesajlarla toplum değerleriyle oynandığını savunuyordu...

İlginç geldi yorum, ona da hak verdim biraz ama filmi de sevdim.En iyisi ne olsun biliyor musun keyifli vakit mi geçirtti film ne güzel, sen kendi payına düşeni aldın mı e tamam.Çok mu ağır oldu ne sabah sabah.

29 Mart 2010 Pazartesi

Güneş Ülke Anadolu


Süper ötesi bir konserdeydim bu haftasonu : Tuluyhan Uğurlu "Güneş Ülke Anadolu"...

Altunizade Kültür Merkezinde verilen konser süresince, bir bakmışsın Hititlerde, bir bakmışsın Frigyalılarda, bir bakmışsın Lidyalılar , bir bakmışsın Komagene uygarlığında yaşıyorum. Anadolu medeniyetlerinden, Osmanlıya , ordan Cumhuriyetin kuruluşu ve önderimiz "Atatürk"e...Muhteşem bir tarih şöleni yaşadım.

Anlatmak yetmez izlemek, dinlemek lazım...Piyanoda Tuluyhan Uğurlu yönetimindeki ekip harika bir iş çıkarttı.Tanbur, Ney, Keman sesleri ile tarihte dolaştım...

Bir gece öncesinde Paris konseri veren sanatçımız "İstanbul Kanatlarımın Altına" filminin müzikleriyle de tanınıyormuş.Ben geç keşfettim ama vazgeçmeye hiç niyetim yok.

Bu da gözleriyle ışık saçan sanatçının web sitesi :

26 Mart 2010 Cuma

Acele

Okul yılllarımda dinlediğim en temiz ,en pürüzsüz, hayatımın en anlamsızlaştığı anların şarkısı yine kulaklarımda

Girişteki yağmur ve son söz dışında etkileyen bişey olmasa da seviyorum bu şarkıyı.


Deniz Seki – Acele
Albüm Adı : Şeffaf

Acele yaşanan o aşklara
Ve de acele yağan o yağmura
Benim soracak bir sorum var
Denize açılan bir yelkene
Kapılıp gidenin vay haline
Onu bana getirin hadi yağmurlar...

19 Mart 2010 Cuma

Karamel Sfenks Olunca

Evimizin gözbebeği, tüyleri kesilince fena bir hale geldi..Meğer Sfenks adında bir kedi türü varmış.Aynen bir adet sfenks oldu canım kedimiz. Şimdi eski hallerine özlemle bakıp yeni haline alışmaya çabalıyorum.

Yaptığım araştırmada bu kedilerin 1960'larda bir genetik hata sonucunda ortaya çıkan bir tür olduğunu öğrendim.. Özel bir tür. Meğer Avrupa da baya meraklısı varmış şimdilerde.



Aynada kendine bakışı aklımdan çıkmıyor.Tüyleri bir an önce uzasın lütfen!

14 Mart 2010 Pazar

Gümüş renkli gün


Harika bir bahar havası var dışarıda insanın içini kıpır kıpır yapan.Ve bana yazma aşkı geldi

Ne zamandır sinemaya gitmiyorum aslında o kadar çok film var ki gitmek istediğim. Eyvah eyvah ı merak ediyorum.Komediye ihtiyacım var

Yeni keşfim var mı ? Evet var...Komili Zeytinyağlı Şampuan saçlarımı parltattı vallahi, sevdim.

Gribi yeni atlattım demiştim ya.İşte zor zamanımda dudaklarımı kurtaran, tekrar acı duymadan gülümsememi sağlayan Bepanthen Merhem i baştacım ilan ediyorum.Çatlakları 2 günde iyileştirdi.

Geçtiğimiz haftalarda ilk defa Paintball oynadım.Zekeriyaköy taraflarında. Korka korka gittim.Zaten arka saflardan bir kaç kişiyi vurabildim. Hazırlıksız gitmemek lazım tabiki. Eski ayakkabılar şart.Çamura bulanan bembeyaz ayakkabılarıma kıymak çok zoruma gitti.Maskeyi çıkartamıyorsun oyun boyunca.İyi tamam da nefesten buğulanan maskeden bir şey göremiyordum ki :) Sonuç olarak eğlendim mi eğlendim..

İkeadan 14 liraya çok tatlı ve kullanışlı "krabb" ayna aldım. Resimde sağda olan. Odama henüz asamadım ama...Matkap ne berbat ses çıkaran bir aletmiş!

Yine ikeanın zik zak beyaz kitaplığı odamı süslüyor. Resimleri yarın ekleyeyim hemen.

Herkese mutlu huzurlu bir hafta diliyorum !

12 Mart 2010 Cuma

Elazığ


Pozitif bişeyler karalamak istiyorum..Elim varmıyor.

Baktığımda gördüğüm şey deprem...
"Elazığ'ın Okçular Köyü'nde küçük bir kız depremde yıkılan evlerinin önünde, kurtarmayı başardıkları ve üşümesinler diye battaniye ile örttükleri buzağılarını seviyor. (AP Photo )"
Kaynak : BBC Türkçe

8 Mart 2010 Pazartesi

Yeni hayata başlarken

Son günlerde dilime takıldı bu söz...Zaman mefhumu Bir bakıyorum hızla akmış gitmiş günler, bir bakıyorum sıradan ,birbirinin aynısı günleri yaşıyorum. Bugünlerde yine takvime bakınca zamanın yavaşladığını gördüm.. Mücadele etmeyi, sabretmeyi öğreniyorum. Hayatım değişti haftasonu itibariyle ; Yeni mekanımda yeni sabahlara uyanıyorum. Odamdan dışarı baktığımda bir çam ağacı görüyoruma artık. Zor da olsa taşındık hatta yerleştik bile diyebilirim. Grip oldum ; Ama atlatmak üzereyim.Dudaklarım çok fena halde...Gülemiyorum...O yüzden doyasıya :)))))) Herkese mutlu haftalar diliyorum !!!

3 Şubat 2010 Çarşamba

Ve kızlardan sonra



Uzuuuun ama çok uzun ve bir o kadar da eğlenceli bir haftasonu geçirdim. Şehir dışından gelen 3 arkadaşım ve ben Taksim , Ortaköy, Şişli , Osmanbey orda burdaydık...Çok güzeldi çok.Neler mi yaptık ?
Geldikleri ilk gece soluğu taksim de alıp Jolly Joker Balans ta Nev konserine gittik.Sahnede ilk defa izledim Nevi ve çok hoşuma gitti. Baya bir Nev şarkısı biliyormuşum meğer.... Mühürlü Kaderim i tek geçiyorum...
Sonraki günleri de Ortaköy de kumpir ardından çay ve deniz sefası , Çiçek pasajında fasıl ve gündüzleri alışverişle geçirdik..Bol bol moral ve enerji depoladık :)

Haftasonu bitti..Ve yine iş koşuşturması başladı..Dün akşam iş dönüşü , sulu karlı havada trafikte bunalıp evime 3 durak kala otobüsten inip yürümeye karar verdim.Nasıl ıslandım anlatamam.Değen her kar damlası acıtıyordu resmen canımı....

Bugün mide bulantısı ve dünkü soğukta kalma maceram yüzünden işe gidemedim. Biraz sıkıldım evde...Eee onca renkli günlerden sonra yalnızlık garip geldi tabi...

Nescafe 3'ü bir arada karışımıma suyu fazla kaçırmışım.Oysa ne iştahla hazırlamıştım :(

Karamel bugün donuk, soğuk sevsem de yanaşmıyor.Pek bir nazlı neden acaba ????

23 Ocak 2010 Cumartesi

Karlı Cumartesi


Kürk Mantolu Madonna yı bitirdim.İçim burkuldu...Yine vedalaşmak zor geldi bir kitapla.Hiç adetim olmamasına rağmen ikinci kez okumaya hazırım şuan.

Son sayfasını da ona yakışacak şekilde, en huzurlu anımda okudum.Üsküdar-Beşiktaş vapur hattında manzaraya dalmışken...Son görevimi yerine getirdim ve vedalaştık son sayfasıyla....

Seni unutmayacağım Kürk Mantolu Madonna , sayfalarına aldığım notlara da sık sık bakacağım.

Fazla duygu yüklemesi oldu şuan bende.Camın kenarında sandalyem, çayım, çekirdeğim...Ağır ağır yağan karı dalmış izliyordum...Düşüncelerden arınıp sadece duygularımı yaşamaya çabalarken bütün haftanın analizini yaptım farkında olmadan...Ne kadar çok konuşursam o kadar çok üzülüyormuşum hissine kapıldım...Camdan öylece baktım baktım durdum...

Söylediklerimi geri almayı düşündüm...Düşündüm durdum işte.Bu melankoli tüm gün devam etti gitti....

14 Ocak 2010 Perşembe

Kürk Mantolu Madonna


Odasına hiddetle giren Hamdi beye karşı sükunetini koruyan Raif efendi hakkında yazılan şu paragraf sabahın bu saatinde beni kendimden geçirdi :


"...Şimdi onun sarsılmaz sükunetini, insanlar ile münasebetlerindeki garip çekingenliğini gayet iyi anlıyordum. Etrafını bu kadar iyi tanıyan , karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkan var mıydı ? Böyle bir adam , önünde bütün küçüklüğü ile çırpınan birine karşı taş gibi durmaktan başka ne yapabilirdi ? Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne geleceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür ? "

13 Ocak 2010 Çarşamba

Yahşi Batı


Aşağıdaki yazı spoiler içermektedir !

Yahşi Batı yı izlemiş bulunmaktayım nihayet.Filmle ilgili görüşlerimi aktarmasam olur mu ? Olmaz!!! Neydi bu filmi çekici yapan da yalnız başına dahi olsa izlememe neden olan? Önce psikolojik nedenleri sıralamak lazım :


*Eve tıkılmamak
*Başka plan yapmak istememek
*Filmi merak etmek
*Cem Yılmaz ise bir göreyim demek

Sinemaya giden yolda akla gelenler:

*Ya yanıma abuk sabuk biri oturursa
*Film boyunca rahat hissedemezsem kendimi
*Dönsem mi ?

Bilet alınıp yemek yerken ki düşünceler :

*Bileti geri verirsem paramı alabilir miyim ?
*Evde de ne güzel ayakları uzatıp çekirdek-çay dizi izlenirdi
*Arada da facebook a girerdim

Salona girerken :
*K sırası no :3, K sırası no :3 nolur abuk biri olmasın yanımdaki
*Oh neyse çiftmiş zaten bunlar film boyu birbirinden başka bir şey görmez
*Neden yalnız geldi bu kız diyorlar mıdır ?
*Mısır kokututuyor muyum ortalığı ?

Film Başladı :
*Aa ayıp şimdi bu kadar aleni küfür, ay ama komik te
*Gülücem ya bana ne küfür ama komik napıyım
*Aa o banyo yapan Demet Evgar değilmiş
*Cem yılmaz da Cansu Dere yi oynatmadan edememiş ama yeni sevgilsi de hoş bence
*Ya bu Ozan Güven her role gidiyor mu ne, katip görüntüsü bile gitmiş adama
*İlk yarı bitti mi hadi ya ne çabuk
*Telefon da çekmiyor
*Neyse yine başaldık


İşte öyle böyle derken filmin sonuna geldik.Bende bir yalnızlık duygusu ile birlikte hoş bir an geçirmiş olma duygusu birbirine karıştı tabi.Hasılı kelam, sinemaya yalnız gidilmiyormuş ya.Ne öle ya herkes böle bir grup olmuş da dışlamış gibi beni.

Aa etrafınla savaş halinde olma Esra (Öyle miyim ?)

Bu arada güzel bir oyun keşfettim Cola Turka reklam kampanyasında :

Oyunda köfte pişirmek çok eğlenceli :)

Hayal

Çok hayal kuramamakla birlikte kurduğum zaman da durduramıyorum kendimi. Hayal ve gerçek birbirine karışıyor ve birden sahipleniyorum hayallerimi... İşte bir kaç örnek :

Mutfağım şirinenin mutfağı gibi olsun her an bana tatil yöresinde olduğumu hissettirsin :)




Oturma odam bembeyaz iç açıcı olsun :) Kelebek grafitileri de ayrı bir renk katsın :



Bu da hayalimdeki yatak odam. Cıvıl cıvıl rengarenk , insana enerji veren :





Bu benim hayalimdeki aynam, sade huzur verici, giyip giyip çıkar dene karşısında her daim güzel göstericektir eminim :)





Kaynak : Limango (Ev Grafiti )



11 Ocak 2010 Pazartesi

Kimsin ?

Şekerli sakızı farkında olmadan yutarım, en sevdiğim şey alışveriş,kıyafetim iyiyse o gün moralim de iyidir, güzel kokuyu ve güzel kokmayı severim, karameli ve bütün iran kedilerini çok severim bilirsin, canım istemediğinde dinlemem, (önceden dinliyormuş gibi yapardım baktım belli oluyor artık dinlemediğimi belli ediyorum), gönlümden geçenin çoğu yüzüme yanısır, sıkkınsam rol yapamam, en ufak şeye canım sıkılır da mücadele etmeye üşenirim dert yakınırım hemen, duygusalımdır , alınganım da...Neden böyleyim derim çoğu zaman da sorgularım kendimi...Yüreğimi açtığımda bir kenara atmam birşey, herşeyi dökerim..Dostum çok yok, güvenemiyorum herkese biliyorsun.Rüyalarım deli saçması, senaryolarım yaratıcı, kızgınlığım geçici, kırgınlığım kalıcı...

İşte ben buyum, ya sen kimsin ?
beni benimle bırak...

8 Ocak 2010 Cuma

Bayanlara Özel :)


Bunca zaman kozmetiktir odur budur çiziktiriyorum meğer atladığım bir şey varmış
Bebak Acı Badem Sütü.Parayı saçıyorum ona buna...Meğer bu ekonomik ürünün makyaj temizleyicisi nemlendiricisi oldukça güzelmiş. .Bu kadar övülen ürün duymamıştım." Bebak Acı Badem Sütü" ne kapılarımı açıyorum...Hadi bakalım. Yarın almayı düşünüyorum bu ultra ekonomik ürünü.Bir de duydum ki yazın cilt parlaklığı için de bire bir miş. Çok eski bir ürünmüş kendisi.

Not : Ürün denendi.Makyaj temizleyicisi göz için kullanılamıyor.Ayrıca içeriğinde acı badem sütü esansı diyor.Nemlendirici ise vazelin görünümünde.Ben çok da memnun kalamadım.Ancak yazın güneş sonrası belki kullanabilirim.Parlaklık vermesi için.

6 Ocak 2010 Çarşamba

Ne olur

Ne olur sevgilim gelse, bir an için olsun beni okşasa da, bu yaslı ağaç o bahar yüzünden yeşerse, gülse.

Sevgilinin güzel hayali yanıma gelse; "Nasılsın?" diye hatırımı sorsa da bu zayıf bedenim yeniden can bulsa, yeniden hayata kavuşsa ne olur?

Ben onun büyüleyici bakışının oku ile yaralanmış bir avıyım. Ne olur, bana acıyarak yahut sevgi duyarak gelse de; "Ey benim yaralı avım!" diye seslense.

Onun aşkının kararsızlığından ötürü, su üstüne düşmüş boş bir kase gibi çırpınıp duruyorum. Ne olur? Bir testi gibi ben de sevgilinin dudaklarına kavuşsam....


(Divan-ı Kebir den bir parça...)

Aşkı daha güzel ne anlatabilir... ?

Mutluluk Anları

Takibinde olduğum "Yağmurlu Sabahları Sevenler Kulübü" (Sevgili Lale Zeynep :)) kendisine iyi gelenlerin listesini yapınca ben de durmayayım hemen yapıp paylaşayım bir liste dedim. Zaten listeleme modundayım sürekli..Bunun da listesini çıkarmazsam olmaz. Şu sıralar bana iyi gelenleri keşfetme aşamasındayım.Listem çok kabarık değilse de yaptığımda kendimi huzurlu hissettiğim bir kısım şeyleri buraya dökeyim istedim.

-"Flash Forward" adlı diziye başladım.Lost yapımcılarının ürünü..Charlie ve Penny de ordalar.Dün 3 bölüm izledim ve sevdim. Lost un hasretini bir nebze dindiriyor.

-Bana çok iyi gelen bir şey var...Aslında yazıp yazmamakta kararsızım.Elime almadan önce üşengeç davrandığım, elime aldığımda konudan mı üsluptan mı bilemediğim huzur veren bir kitap... Mevlana nın hayatı (Şefik Can Dede)

Elif Şafak ile birlikte daha da yaygınlaştı Mevlana sevgisi. Ben de bayılarak okudum Aşk romanını ancak derinine inmeden üstün körü Mevlana öğütleri ile bilgeci bir tavır takılır gibi görünmek korkutuyor beni...Nedense Aşk ı okuyan herkes işi çözmüş kıvırmış gibi geziyor...Daha önce bu işin içinde olanların bir kısmı da bir küçümsüyor bu topluluğu da okumuyor kitabı..Bize basit kaçar diyor.

Nereden nereye geldim..Umarım haddimi de aşmadım.Mevlana nın Hayatı isimli kitap sevdirdi bana kendini...Ağır, hatta notlar almak bile gerekebilir zaman zaman.

-Kitaplardan sonra karikaturler mutlu ediyor beni. Penguendeki Fırat mesela :)

-Vazgeçilmezim çay....Güzelce demlenmiş..ince bellide olsun...

-Kendi zevkime göre salata yapmak.Bol limonlu domatesli rokalı...Ve onu afiyetle yemek.

-Ezel dizisi.En çok da Ali yi seviyorum orda.Onun olduğu sahnelerde gülmemek elde değil.Bir insan hem iyi hem kötü olabilir mi..Pazartesi akşamlarımı Ezel e göre planlıyorum artık.

5 Ocak 2010 Salı

Kozmetiksel Açılım



Yeni bir makyaj açılımı ile şu suratımı bembeyaz eden Maybelline krem fondotöneninden terfi etmem gerekiyor daha sıcak tonlara.

Vee olmazsa olmaz alınacak kozmetiksel listem : (Tamamen http://www.trendus.com/ sitesinden faydalanarak oluşturdum.Çok güveniyorum buradaki bayanın görüşlerine Deniz Ünaldı.Kendisi vatan grubunun genel yayın yönetmeni imiş...)

Gelelim listeme :
*Benefit -->Big Beautiful Eyes -->Sephora dan alıncak.Bu arada Sephore bana yakın bir Astoria da bir de İstinye Park ta varmış.Meğersem Türkiye de pek azmış bu mağaza.Bu far paleti de makyaj ustası olmayanlara göreymiş tam.Yani yapınca profesyonel e yaptırmış gibi görünüyormuşsun..

*Lush CupCake maske -->Çikolata kokulu maske. Cildi anında parlatıp tertemiz ediyormuş haberiniz olsun.Aslında benim aklımda yine bu siteden bulduğum basit ama etkili birmaske tarifi var 4 aspirin ve 1 çay kaşığı baldan yapılan.Aspirine alerjisi olanlara tabikide önerilmiyor.Ama bu aspirinleri ıslatarak eritip bal ile karıştırınca mucize sonuca ulaşıyormuşuz, haberiniz olsun demedi demeyin (Teşekkürler Deniz Ünaldı )

*Dedim ya şu cildimi Michael Jackson tonundan kurtarmam lazım.Zaten saçlar koyu tonlarda.Yüz de bembeyaz olunca yılbaşı gecesi fotoğraflarda bir çıkmışım ki sormayın...İşte tek ümidim Scott Barnes Pudra-->Petal. Acaba derdime derman olabilecek misin ? Ne de güzel olur şöyle sıcak tonlarda bir cilt ve bennn !!!

*Geçen yıl oje fanatiği olan ben bu yıl çok da fazla kullanmadım.Bej renkli Flormar ya da Golden Rose ojeler büyük kurtarıcı idi özel günlerimde.Ama bendeniz Channel in yılın oje rengini belirlediğini öğrenmiş bulunuyorum. Elimdeki markanın ojesi de muhteşem görünüyor.OPI for Sephora-->Metro Chic Oje

*Göz için far sürekli kullanıyorum ve çok da hoşuma gidiyor...Hele rengi tutturduysam bırakamıyorum.Stila Eye Shadow Trio - Gold Glow merakımı uyandırdı.Deneyeceğim mutlaka

Bir bayan arkadaşımın çok dahiyane bir fikri vardı.Kulakları çınlasın.Bayanlara kozmetik giderlerinden dolayı erkeklere göre daha fazla maaş verilmesi fikri..Hani katılmıyor da değilim !?!???!!!

2010 'a Giriş



Ben bir türlü başlayamadım yeni yıla.Çevremde çoğu kişi yeni kararları sıralarken Haşmet Babaoğlu nun sözü dikkatimi çekti
"Köşeciler yeni yılda neler yapacaklarını anlatmaya başladılar. Listeler veriyorlar. İnsan okuyunca -be kardeşim bunları yapmak için takvimden bir yaprağın düşmesini mi beklemen gerek!- diye içinden söyleniyor " demiş....

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/babaoglu/2010/01/03/pazar_notlari

Ben çok tutmadım bu sözü..Önemli olan motive olmak .Nasıl ki iş değiştirirsin yenilenirsin, nasıl yeni bir eve taşınır yenilenirsin onun gibi işte..Tebdili mekan da nasıl ferahlık varsa zamanın değişmesi ile birlikte bir şeylerin değişebileceği umudunun yeşermesi o kadar güzel hisler veriyor insana...

Yeni yıl yeni kararların yılı olmalı tabikide.Bir önceki günün aynısını yaşıyorsan zarardasın diye boşuna dememişler.Ee bir önceki yılın da aynısı olmamalı. Durduğu yerde kalmamalı insan...Daha olgunluğa güzelliğe erişmeye bakmalı demiş büyüklerimiz.

Ben de karar yok mu ? Aslında ne kadar çok imreniyorum böyle kötü bir şeyi bırakıp yeni yıla girenlere...Misal arkadaşımın sigarayı bırakması. Ben de düşündüm, hiç mi kötü bir şey yok e tabiki de var. En öncelikli kararım şudur ki beslenmeme , cildime ve formuma dikkat edip sağlıklı yaşama ağırlık vereceğimm...Psikopat derecesinde değil tabi...Sağlıklı yaşam diye zombi gibi gezmeyeceğim etrafta..Herşey ayarında güzel..Dengeli yani...

Ay böyle yazı bitince de bir klişe hissettim kendimi ki sorma...dengeliymiş.