29 Aralık 2009 Salı

Sakin



Bazı şarkılar vardır, çalarken hatırlarsın evet ben bu şarkıda uyuyakalmıştım zamanın birinde dediğin...Tam bu şarkıda serviste uykudaydım dediğim bir şarkı var. Şimdi kulağımda Only Superstition-Cold Play... Öylesine dinlerim diye mp3 player a attığım ayıkken açmadığım.Uyurken sırası gelince çalanlardan...Garip dünyalara götürüyormuş meğer.Uykudayken farkettim güzelliğini...

Birinin seni uyurken izlediğini farketmek ne de ürkütücü...Sen başka bir alemdeyken biri seni izliyor...Uyandığında senin yüzündeki ifadeye karşılık karşındakinin ifadesi.Kendini senin yerine koyduğunu görmek...

Uykuya hazırlanmak..Daha önceleri havlulara takmıştım.Yumuşacık havlular..Chakra mağazası huzur yuvam olmuştu sırf bu yüzden.Şimdi uykuya nasıl hazırlanılır onun peşindeyim..Yumuşacık nevresim,uygun yastık,yumuşak pijamalar..Huzurlu bir uykuyu getirecek mi ?

Herşeye hazırlanmalı insan..Gideceği iş görüşmesi mülakatına, uykuya, yemek yemeğe...Budur saygı değil mi ?Yaşadığın hayata saygı..Bir çırpıda olsun bitsin olmamalı hiç bir şey,sakinlik ve dinginlikle...

28 Aralık 2009 Pazartesi

Avatar



Sinema tarihinin en pahalı filmi diye adından söz ettiren Avatar filmi ile IMAX tecrübesini yaşamış bulunmaktayım.Sinemadan , gözlüklerden velhasıl herşeyden memnun ayrıldım filmden.Sadece biraz uzun geldi süresi.2 saat 40 dk.

Ben de Navi halkına katılmak istiyorum.Varsın mavileşeyim hem biraz boyum uzar fena mı...Bozulmamış doğaya, insanlığa hayran kaldım film boyunca.Hele o orman yok mu !! Bin bir çeşit bitkisi hayvanları ah ah..Ne dert ne tasa kalır orda :)

Senaryo filme göre hafif kalsa da görsellik etkileyiciydi.Film başlar başlamaz farklı bir dünyadaymışım hissini uyandırdı kesinlikle bende.2 saat kesintisiz filmi izledikten sonra ara verilmesi de şaşırtıcı oldu.Aradan sonra 40 dk lık bir süre daha devam etti film.Harcanan emeklere değmiş ve güzel bir film yapılmış.Ödüllere doymayacak gibi görünüyor.

3 boyutlu filmlere tövbe etmiştim ama çıkan problemlerin gözlükle alakalı olduğunu anlamış bulunmaktayım.İstinye Park AFM sinemalarında 3 boyutlu film izlemekte sakınca yokmuş yani.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Heyecan

Dün birşey farkettim. Ben Marmara otele karşı bulaşık yıkıyorum .En tepedeki o ışıklı ekranını görüyorum mutfak penceremden.Tuhaf geldi yani... Bazen hava yağmurlu, bulutlu değilse sesleriyle huzur veren martılar geçiyor pencerinin kenarından.Keyif alıyorum işte o zaman

İş çıkışı eve koşturup elimde çamaşır suyu yerleri viledalarken yada soğan, ıspanak yemek yaparak kafa dağıtırken buluyorum kendimi.Durum hayra alamet midir ? Bilemiycem.

Karamelcim sabah titriyordu resmen.Soğukta kalkmış ta ablasının gürültüsüne, birşeyler istiyor, gözleri yarı açık yarı kapalı.Kediler de uyur gezer olabilir mi ?

Avatar a gidiyoruz !!! Bu perşembe İstinye parkta imax te izleyeceğiz.Bakalım nasıl bir film bekliyor bizi.

Bu arada ben öğrenciyken daha iyi Ispanak yapardım.Ne oldu anlamıyorum ? Dünkü de bir tuhaf.Bu kaçıncı deneme ama...

Ayşe Özyılmazel de albüm yapmış.Nasıl olabilir ki ? Dinlemek lazım.Köşe yazıları gibiyse güzeldir :)

Heyecanlıyım hemde çok ! Bakmayın hep öyle değilim ama bugün heyecanlıyım işte !

10 Aralık 2009 Perşembe

Salsa !!!


Bilen bilir , dilimden düşmeyen bir Salsa maceram vardır 2 aylık :) O zaman ofisten grup halinde katılmıştık derslere.Geçen sene kış vakti..Ne kadar içimizi ısıtmıştı o dans günleri.Eğlence içinde geçiyordu vakit.Birbirimizin dansına bakıp iç geçirip güldüğümüz anlar, kış akşamlarımızın en güzel aktivitesi olmuştu Salsa...

Ben o günleri bu kadar özleyeceğimi hiç düşünmemiştim işimi değiştirirken..Ofis içinde kahve içişlerimizi, ITU nun kampusunu daha birçok şeyi özlemle hatırlayacağımı hiç tahmin etmiyordum doğrusu.Finansal düşüncelerle çıktığım iş değiştirme yolculuğum çok da kötü sonuçlar vermedi bana şükür.Ama içim bi parça eziliyor şimdi..Özlüyorum arkadaşlarımı napıyım...

Bachatada eğlence var sananlar fena halde yanılıyor hüzün var düpedüz bu şarkılarda...Ağlatıcaklar.Dans ve hüzün var ortada.Birde özlem olunca geçmişe daha bi dokunuyormuş.

En sevdiğim Bachata müzikleri :
Hoja en Blanco (Alexandra )
Ay mami (Aventura)
Obsecion (Aventura)

9 Aralık 2009 Çarşamba

Gözlerin

Yan fülüt sesi yine... İçime işledi sanırım..İçim gidiyor müziğine...

Düşlerin parlayıp söndüğü yerde
Buluşmak seninle bir akşam üstü
Umarsız şarkılar,dudağımda bir yarım ezgi
Sığınmak gözlerine,sığınmak bir akşamüstü
Gözlerin bir çığlık,bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi

Bir orman bir gece kar altındayken
Çocuksu,uçarı koşmak seninle
Elini avcumda bulup yitirmek
Sığınmak ellerine bir gece vakti
Ellerin bir martı,telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken

Bir kenti böylece bırakıp gitmek
İçinde bin kaygı,binbir soruyla
Bitmeyen bir şarkı,dudağında bir yarım ezgi
Sığınmak şarkılara sığınmak bir ömür boyu

Gözlerin bir çığlık,bir yaralı haykırış
Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi
Ellerin bir martı,telaşlı ve ürkek
Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken
.

Zülfü Livaneli

3 Aralık 2009 Perşembe

Küçük Prens (le petit prince)



Son günlerde elimdeki kitap ,Kayıp Gül kitabının tanıtımlarında ismine rastladığım "Küçük Prens" adlı çocuk romanı..Biraz geç kalmadın mı demeyin, ben de önce yadırgadım kendimi.. Ancak kitabın derin anlamlar içeren sayfalarına daldıkça çok da geç kalmadığımı düşündüm..

Küçük Prens sadece çocuklara hitap etmiyor.Çocuk gözünden büyükleri anlatıyor... Biz de yetişkin olarak yaptığımız tuhaflıklarla başbaşa kalıyoruz sayfalarda...Çocukluğumuzu anımsıyoruz..

Vikipedi de birazcık baktım , neden hiç rastlamadım daha önce bu şirin kitaba diye ve sebep şu imiş efendim :


"Kitapta Küçük Prens'in yaşadığı asteroidi (B612) bulan bir Türk astronomdur. Hatta bu astronom asteroidi uluslararası bir kongrede anlatır. Fakat fesli kafası ve doğulu giysilerinden dolayı kimse onu dinlemez, ama bir Türk diktatörün kıyafet devrimi yapıp herkesi Avrupalı gibi giyinmeye zorlamasından sonra aynı astronom bu defa modern kıyafetlerle kongreye katılır ve herkes ikna olur.
Mustafa Kemal Atatürk'ü bir diktatör ve yanlış yolda olarak tanıtan bu satırlar yüzünden uzun yıllar Türk okuyucusu kitabı sansürlü okudu. Yine bu yüzden kitap, eleştirilere maruz kalabileceği gerekçesiyle 2005 yılında ilköğretim öğrencilerine önerilmek üzere hazırlanmış olan 100 Temel Eser arasından çıkarıldı."

Tabiki diktatör tanımlamasından rahatsız oldum ama bütün kitaba da kıyamadım.
D&R da rafta rastlayınca tutamadım kendimi bir çırpıda aldım ama size online okuyabileceğiniz bir site buldum.

İşte burda :

http://www.1001kitap.com/Cocuk/kucuk_prens/index.html

1 Aralık 2009 Salı

Neşeli Hayat


"İnsan sevdiklerinin dostlarının yüzüne kaygısız utanmadan bakabiliyorsa işte o neşeli bir hayattır..İyi seneler"

Yılmaz Erdoğan
(Rıza Şenyurt )

Kanyon da Neşeli Hayat filmini izleme fırsatı yakaladım ve film bitince iyiki izledim dedim.Kendi işime şükrettim doğrusu.

Neşeli Hayat Farklı bir hayatın öyküsü.Belkide milyonların öyküsü...Keşke yardımseverlik yaygın olsa dedim...Ben ne kadar yardımseverim acaba dedim...Elimden ne gelebilir ki dedim.Dedim de dedim film boyunca...
Rıza Şenyurt'un insanlığına hayran kaldım..Sıkıntısıyla neşesiyle esprilieriyle saf insanlığın öyküsüydü bu film.

Yılmaz Erdoğan gerçekten başarılı bir film çıkarmış.Aslına bakarsanız aylar önce filmin çekimlerine şahit olmuştum.Ama filmden bi haber olduğum için Yılmaz Erdoğan ın halini,kıyafetini görünce ne kadar sade bir hayat yaşıyor diye düşünmüştüm :)
Film hakkında daha fazla bilgi için sitesini ziyaret edebilirsiniz :
Ayrıca film hakkında güzel bir köşe yazısı :

26 Kasım 2009 Perşembe

New Moon


Öncelikle şunu söyleyeyim Alacakaranlık serisinin belki kitabı güzeldir .Okumadım bilmiyorum.Ancak "Yeni Ay" tam bir hüsrandı benim için.

*Edward hollywood un Polat Alemdar versiyonu kesinlikle.Neden ikisi de bu derece kasılıyor acaba ?

*Sen onca yorum oku git filme ve çıkınca da geçen 2 saate yan ,oldu mu şimdi ?

*Bella güzel kızım , üçüncü seride ne olacağı belli ama ben yine de söyleyeyim git normal birini bul ve aşık ol.Mümkünse işinde gücünde olsun..Ne bu kurt adam, vampir saplantısı ?

*Filmin son sahnesinde fenalık geçirdim.Hepsi şaka mıydı acaba ?


24 Kasım 2009 Salı

Limon Çiçekleri

Tüm versiyonlarını dinledim.En beğendiğimi sizinle paylaşıyorum işte beni benden alan Limon Çiçekleri

http://sademuzik.com/listen.php?x=0aff028f

Keyifli dinlemeler :)

2012 & Christmas Carol

2012 filmi klişelerle dolu olmasına rağmen izlenebilirliği yüksek bir film.Ne için mi ? Tabiki de görsel efektler ve heyecan için. Aman bir filmde de Amerikan başkanı pohpohlanmayıversin de dünyayı kurtarmasın olmaz mı ?


3 boyutlu filmlerin bana göre olmadığını kendime ispatlamış oldum.Zira Christmas Carol filmi boyunca gözlerimin ağrısı ve gözlüğün filmi karartmasından dolayı hiç bir zevk alamadım.Ama insani değerlerin hatırlatılması ve Christmas geleneğinin ardında yatan iyi niyeti göstermesi açısından çok da kötü diyemeyeceğim.
Sırada New Moon var henüz izlemedim en kısa zamanda izleyip yorumlarımı aktarıcam :)

23 Kasım 2009 Pazartesi

Bayram Heyecanı

Bayram heyecanı sardı beni..Aslında istemiyorum saatler süren akraba gezmelerini ve annemin şuraya da uğrayın buraya da uğrayın demelerini...Ama napıyım seviyorum bayramları..En çok da halama uğramayı seviyorum.Kocaman bahçeli müstakil evde sıcak sohbetle demlenen çayını seviyorum...Kışı karşılamaya hazırlanan bahçedeki ağaçları izlemeyi ve her bakışımda çocukluğumdan bir parçayı gözümde canlandırmayı seviyorum.Doğduğumdan beri değişmeyen tek adresim.Her yıl farklı gözle bakabildiğim bu bahçe, hayatımın bahçesi...

Bembeyaz karın boyumu aştığını bu bahçede gördüm ben, ilk erik ağacına tırmanışım, ilk salatalığı ve domatesi dalından yiyişim, tavuk ve inekle tanışmam, ilk çadırda uyuyuşum yine bu bahçede...

Bakalım bu bayram ne görüntüler sunacak hangi anılara götürecek bu bahçe...

Edit :Artık sadece bayramları değil annemi her ziyaretimde gidiyorum çünkü annemler bu bahçeye köye yerleştiler.Halam ile yanyana evleri.Annemin domatesleri, salatalıkları, babamın çilekleri.Yiğit dedesi ile otları biçiyor zaman zaman.

Johnson's Baby Hastalığı



Son zamanlarda kullandığım kozmetik ürünlerimin listesini çıkardım.İşte tavsiyeler :

*Johnson's Baby bebe yağını cidinizde denediniz mi ? O zaman benim gibi kışın kuruyan bir cildiniz varsa mucizeye hazır olun.Süper yumuşaklık saatlerce cildimde !
Reklamcı ruhum çıktı birden ortaya !

*Johnson's Baby Ocean kolonyası vazgeçilmezim.Hijyen krizlerimde kurtarıcım.

Açıklama :Neden Johnson's baby hastası olduğumu buldum sanırım.Annemin büyük boy pembe renkli Johnson's Baby losyonu ile büyüdüğüm için her fırsatta ondan kaçırıp süründüğüm için olmasın sakın..Ah birde Tokalon marka fondoteni vardı ki onun nemlendirici olmadığını anlamam biraz zaman almıştı.Krem azaldıkça annemin hesap sormaları sıklaşıyordu.Ben de şaşırıyordum zaten hiç kahverengi renkte nemlendirici olur mu ? Ne tuhaf şeyler üretiyorlar.Hadi onu geçtim annem bu kokusuz kreme nasıl para veriyor ? İşte yaş 8 ve ben...

Neyse listeye devam :

*Neutrogena el ve tırnak bakım kremi. Güzel yumuşaklık veriyor.Keşke biraz daha uzun sürse etkisi.Ama sık sık yenileyerek ellerinizi yumuşacık tutabilirsiniz

*Yine Neutrogena.Bu sefer göz makyajı temizleyicisi.Suya dayanıklı maskarayı bir çırpıda temizliyor.Ve göz etrafında yumuşacık bir his bırakıyor.

*Nivea Temizleme Sütü , ikinci kez kullanıyorum ve makyaj temizlemede gayet başarılı.Bıraktığı etki de uzun süreli.Kokusuna zaten bayılıyorum.

*Dove yıpranmış saçlara özel şampuanı..Saçlarım uzun süredir bu kadar yumuşamamıştı.

*Nivea nın çeşitli maskeleri.Haftada bir kez hem moral oluyor hemde cildimi yenilenmiş hissediyorum

*Givench Very Irresistible.. Vazgeçemiyorum senden.

İşte böyle benim listem..

18 Kasım 2009 Çarşamba

Coşkunluk

Ne gelgitli bir gün..Sadece bugün mü ?? Gelgitli bir psikoljiye sahibim şahsıma münhasır.Nedenini bilemiyorum.Bir gün içinde yaşamadığım duygu silsilesi kalmaz..Şaşırıp,üzülüp,mutlu olduğum anlar hep aynı gün içindedir..Öle, bir gün mutlu bir gün hüzünlü geçmez yani..An be an yaşanıyor herşey..En sevdiğim duygu ise coşkunluk...Üzüntüde de mutlulukta da coşkunluk hissi...Ya dibindesindir coşkunken ya da taa en tepede...En tepesi de güzel en dibi de..Tepedeysen düşünmezsin hiç bir şeyi, en dibte iken se bundan daha kötüsü olmaycaktır, yenilenme zamanı dersin...

Coşkunluk tüm hücreleri yeniliyor sanki, yeniden yaratıyor insanı..Bir kere coştun mu dünya başka görünüyor gözüne..Seviyorum coşkunluk hissini ve romantizmi...

Ne güzel söylemişti Haşmet Babaoğlu bir yazısında, zannetiğimiz gibi bir gül, loş ışıkta akşam yemeği , yada güzel manzara mı romantizm ? İçinde o coşkunluk yoksa neye yarar gül ,neye yarar boğaz manzarası...Romantizm coşku demek, ve onu sağlayacak olan güzel bir müzik te olabilir, bir bebek gülümsemesi de, güzel bir resim de...Kısacası herkesin meşrebine göre.. Yıllarca yanlış tanıdık romantizmi..Bir güle bağladık o güzel duyguyu..

Beni sorarsanız, en coşkunluk verecek şey , yıldızlar gökyüzü, tatlı ılık bahar rüzgarı..İlk aklıma gelen bu oldu...Gül de olsa fena mı olur.Eh olmaz tabi :)

13 Kasım 2009 Cuma

Blog Açılımı

Harika bloglar keşfettim yine bugün ruhuma hitap eden :

Gelişime devam diyorum.Hem makyajda hem yemekte her alanda açılım yaptım.Çook öğrenicek şey var çoookk !!!

http://pembekiraz.blogspot.com/

http://sechhill.blogspot.com/

İçinde pembe yada makyaj geçen herşey bana hitap ediyor demektir zaten :)

Günaydın !!!

Evden çıkmaya 15 dk var, Saat 3. kez ertelenmiş...Kalkmak için bir sebep düşünlüyor, 5 dk daha ertelesem nasıl olur, yok bu sefer yetişemem servise..

İlk adım : kalkış, yatakta oturuş anı. Düşünceler , düşünceler....Oturdukça saniyler dakikalar hızla akıyor.Uyku ile gerçeklik arası...Ve uyanış...

Sokaklar ıssız... Bu satler dışında mümkün değil böylesi sessizliği görmek..Manav, kebapçı, çiçekçi, bakkal hepsi telaşta güne başlıyor..Çıtır ekmekler kasadan inerken koparacaksın şöyle diyorum. Işıklardan karşıya geçiş.. Ve evet servisi bekleyebilirim artık.Bugün de uyandım

Günaydın Osmanbey !! :)

11 Kasım 2009 Çarşamba

Kayıp Gül e Veda Ederken

Kayıp Gül ün sonlarına yaklaşıyorum.Haftasonu yaptığım kısa yolculukta elimden düşürmediğim beni gül bahçelerinde dolaştıran bu kitap hayatımda önemli yerini edinmişti çoktan...

Vakitsizlik denilen kavrama inanmayan ben kitaba kaldığım yerden devam edemeyişimin en büyük nedeninin bu olduğunu savunur hale gelmişim.Oysa vakitsizlik yok ki vakti düzgün planlayamamak var..Bir diğer his te içimdeki, kitaplardan ayrılırken yaşadığım o sıkıntı.Ne zaman güzel bir kitap geçse elimesu gibi akıyor bitiyor...Hayatımda izi kalıyor elbet ama işte ayrılık acıtıyor canımı

Onunla soluyorum çünkü havayı, o oluyor aklımda ruhumda...Şimdi hazırlıyorum kendimi Uzatıyorum da uzatıyorum...

Ego



Bazen oracıkta bulsam onu, alsam elime diyorum...Sorsam : Ne istiyorsun ? Neden beni heveslerinle sürüklüyorsun.. ???

9 Kasım 2009 Pazartesi

He Can Only Hold Her !

Hayatımın hangi noktasında olursam olayım beni gülümsetecek o şarkı :

Amy Winehouse- He Can Only Hold Her

Ne muzır bir şarkı bu !! Hele o giriş yok mu...

Buraya da eklemeliyim..:)

4 Kasım 2009 Çarşamba

Sinema Günleri



3 haftalık sinema takvimim aşağıda..İçlerinde en çok merak ettiklerim ise 20 Kasımda gelecek olan Gülse Birsel in 7 Kocalı Hürmüz ü ve Twilight 'in devamı,"Yeni Ay".
20 Kasım haftası bol sinemalı geçecek anlaşılan.
Bu arada bu Cuma gösteriem girecek olan Kıskanmak filminin fragmanı gerçekten etkileyiciydi.Romandan uyarlanan bu tür filmler hep dikkatimi çekiyor.
İşte Takvim :

06 Kasım 2009
İspiyoncu (The Informant!) Warner Bros.
Kıskanmak - Medyavizyon
İncir Çekirdeği - Özen Film
Aşk Geliyorum Demez - Tiglon Film
Mezuniyet - Özen Film
Coco Chanel'den Önce (Coco Before Chanel) - Chantier Films
13 Kasım 2009
Astro Boy - UIP Filmcilik
2012 - Warner Bros.
Köprüdekiler (Men on the Bridge) - Özen Film
Beş Şehir - Tiglon Film
Turnuva (The Tournament) - Pinema Film
20 Kasım 2009
Kurtlar Vadisi Gladio - Özen Film
Disney'in Yeni Yıl Şarkısı (A Christmas Carol) - UIP Filmcilik
Alacakaranlık Efsanesi: Yeni Ay (Twilight Saga: New Moon) - Tiglon
7 Kocalı Hürmüz - CineGroup

30 Ekim 2009 Cuma

Kasım Başlarken



*"Zaman yolcusunun karısı" isimli , insanda başka isim bulamamışlar mı bu filme, hissi uyandıran filmi izledim nihayet.Ama çok ağladım sonunda çok...Yine de hoşmuş.O unutulmaz güzellikteki kır bahçesi gözümün önünden gitmiyor.

*Oyuncak müzesini gezdim dün.Tarihe yolculuk,çocukluğu tekrar yaşama,merak, özlem hepsi içiçe duygularlaydım. Bir de o beyaz köşke öyle imrendim ki..Sunay Akın' a miras kalmış o canım köşk, o da böylesine güzel bir müzeye ayırmış mekanı.Benim olsa dedim ama sonra nefesim kesildi 4.kata çıktıktan sonra.O kadar büyük köşkte nasıl yaşanırdı ki ? Nasıl olurdu ?

*Funda Arar huzur veriyor şuan.Aşağıda yalnız yemeğimi yedim sinirimi öfkemi kenara attım.İş yerindeki bütün sıkıntıları attım bir kenara.Neymiş "Öldürmeyen acı güçlendirirmiş.." Herkese teşekkürler o yüzden.

*Boşvermişlik ne güzel.Haftasonuna giriyoruz diye mi ? Yoksa kaybedecek birşeyim kalmadı mı ? Her ne sebepten ise de sevdim ben bu hali...

*Mantı açıcam akşama.Yok marifetli olduğumdan değil.İlk denemem olucak.Hadi hayırlısı :)

*Ben yağmuru da özlemişim...

26 Ekim 2009 Pazartesi

Kayıp Gül


Kitap okumak ne kadar da ciddi bir işmiş meğer...Her aldığın gördüğün kitabı okursan içinden çıkamazsın... Çöplüğe döndürdüğün zihnini temizleyip ayıklaman uzunca bir süre alır...Bunu anlamış bulunmaktayım.Önüme gelen filmi izleyip önüme gelen kitabı okumanın bana ve daha nicelerine ne zararlar verdiğini gördüm.Seçici olmak lazım.Evet referanslarına bakıyorum önce sonra kabul ediyorum.
Evime, masamın üzerine , odama ,zihnime kısaca hayatıma kabul ettiğim bu değerli kitabın ismi "Kayıp Gül"...Henüz okumadan değer biçmemin nedeni kitabın resmi sitesini incelemiş olmam.Ve beni vuran bir alıntı, kendimi gördüğüm bir alıntıyı paylaşıyorum :

Başkaları, övgü ve takdirlerinden oluşan binlerce zehirli oku –ki bu okların öldürücü olduğunu sonradan anladım- hiç durmaksızın üstüme yağdırıyor ve en tatlı zehri kanıma karıştırıyorlardı.Her şeye rağmen, ara sıra bu sözün doğruluğundan şüpheye düştüğüm oluyor, "Onların dediği kadar "özel" miyim acaba?" diye sorup duruyordum kendime. Ama beni özel olduğuma en başta Başkaları inandırdığı için, bu soruyu tek başıma cevaplayamıyordum. Sanki aynam kırılmıştı da, kendimi görebilmek için Başkalarına bakmak zorunda kalmış; takdirlerini kaybetmemek uğruna, onlarla "iyi geçinmeye" mahkum edilmiştim. Bir anlamda, eskiden senin özleminle yanıp tutuşan ben, artık "ben" olmaktan çıkmış, beni beğenenlerin olmamı istediği "ben" oluvermiştim. Düşlediğimi değil de, Başkalarının benim adıma kararlaştırdıkları hayatı yaşamaktaydım kısacası.

Kitabı elime almak için sabırsızlanıyorum....:)

Kaynak : http://www.kayipgul.com/tr_index.html

22 Ekim 2009 Perşembe

Cuma Notları

*Hey konu komşu duyduk duymadık demeyin annem geliyor annem..İçimi mutluluk kapladı. Kocaman gülümsemesi ile evimizin ısınacak.Kuş gibi hafifledim.

*Sabah 6 da kalkmaya alıştı bünyem pek dokunmuyor şimdilik sorun yok.

*Sabah serviste aklıma gelen şu fikir birden beynimde yıldırım etkisi yarattı.Eğer programların bile bir algoritamsı varsa, yaşadığın hayatta sana referans olması gereken kuralların var olması gerekir.

*Limon kolonyası bağımlılık mı yapıyor ne ? Yan tarafımda oturan arkadaşımdan aldığım kolonya masamın demirbaşı oldu.

*Gtalk ve skype tan uzak bir yaşam sürdüryorum bir süredir.Sebep mi, ofis kuralları...Garip bir duygu tabi.Önceleri kafes etkisi yaratsa da suni muhabbetten uzak gerçek hayata gerçek muhabbete odaklanmak iyi geldi.

*Ve günümün şarkısı Vega Bu sabahların bir anlamı olmalı

20 Ekim 2009 Salı

Salış


Yarına hazırlanmış olması gereken ve henüz bir şey barındırmayan dökümana bakıyorum ve Pink dinliyorum :)


I'm not dead just floating
Right between the ink of your tattoo
In the belly of the beast we turned into
I'm not scared just changing
Right beyond the cigarette and the devilish smile
You're my crack of sunlight...
Not : Bu gece Masumiyet Müzesine başlayacağım artık..Kitapsız kalmışım haberim yok ne eksik diyorum bendee...

Yabancı

Hiç bir şey düşünmeden şu halimle uzansam uzansam uyusam uzunca bir süre uyusam...Ben galiba biraz kaybolmak istiyorum..Düşünmeyi unuttum, nasıl bir şeydi düşünmek..Ben kendime yabancı oldum da tanıyamadım..Öyle kaybolmuşum ki..Diyorlar ki aradığım direk içimdeymiş ona tutunucam ama göremiyorum, göremediğim şeyi nasıl tutayım ben.Yok...

Ne etrafımda anlatabileceğim kimsem var kendimi , ne anlayabildiğim tek bir cümle..Kelimeler yabancı ,yüzler, insanlar...Ben kendime yabancıyım....

8 Ekim 2009 Perşembe

Hayattan Enstanteneler

Sabah 6 kalk esra, 15 dk içinde kendine gel ve gece yine yapmadığın ütüyü yapıp hazırlan , koş ve servise yetiş.Uyuma çünkü zaten yol 20 dk ve sen 7:20 de iş yerindesin...

İşte böyle 2 haftadır bu tempodayım bir de akşamı var :

Eve gel esra dağılmış mutfak seni bekliyor.enerjini dikkatli kullan ya mutfağı toplayıp dışarıdan yiyeceksin ya da şansına mutfak derli toplu ise kendin bişeyler hazırlayabileceksin...

Aman gece saat 11 i geçirme yatmak için... Ertesi gün kimse seni bembeyaz uykusuz yüzünle görmek zorunda değil...

Heeeeellllppppppppp!!!!!!

3 Ekim 2009 Cumartesi

Göçmen's Ranch


Ve nihayet bir hayalim daha gerçekleşti. Binicilik dersine başladım.

At üzerinde denge kurma ile başladık Mahir hoca ile derse.Ama nasıl heyecan bendeki.Korkum yoktu çok fazla neyseki .Snowflake im le birlikte (atımın adı tabiki ) Mahir hocanın etrafında daire çizerek başladım denge hareketlerine :ayağı karna çek, elleri arkaya götür, atta sırt üstü uzan ve ayağa kalk (popo içeri tabi )

Neyseki Mahir hoca ilk dersten notu verdi ve beğendi binişimi (artık gaz mı verdi bilemiycem )
Amma velakin dansın çook faydası varmış ata binerken. Dansa yeteneği olanın muhakkak bir becerisi olurmuş binicilikte.Öhö öhö :P

Mesafe biraz uzun ama haftasonu için çok eğlenceli bir aktivite.
Zekeriyaköy Göçmen's Ranch te güzel bir gün geçirmek isterseniz deneyin derim.Tek seferlik derslerde alabiliyorsunuz üstelik.Paket almaya gerek yok.
Gitmeden önce arayıp gün belirlemek yeterli.

http://www.gocmenranch.com/

30 Eylül 2009 Çarşamba

Epiktetos tan bir inci

"Eğer hayattan şikayet edersen hiç olmazsa ilahi gücün sana verdiği silahları kullanmayıp yere atmış olduğunu itiraf et.”

Epiktetos

Anlık gelgitler

Değişiklik iyidir dedik ve girdik bir yola.Eski şirketimle yolları ayırdım ve artık yeni bir şirkete gitmek üzere uyanıyorum sabahları.Yeni ofis, yeni yüzler, kendini kanıtlama çabaları ile birlikte kızların kıyafet süzmeleri o bu derken alışıyorum bu yeni yaşama da.

Depresif duygular olmuyor değil.Hayattan ümidi kesip, ağlamalara tutulmalar da var... bir anda coşup havalara uçmalar da...Hepsini normal karşılıyorum.Bir tek şu sıkıntı atma amaçlı, "dükkan dükkan gezme hallerimi" kaldıramıyorum.Ne yapıyorum ben diyip dışarı atıyorum mağazadan kendimi.İşte o anlar bir tek gücüme gidiyor.O anlarda duvara tosladığımı hissedip yüzleşiyorum kendimle.Ne yapıyorum ben ?

Cevabı henüz bulamadım...

Kapanda gibi ruhum.Evet tatile gidemediğim için belki. Hiç böyle hissetmemiştim.Ben ki hayattan çalmayı severim.Ben ki hayattaki o heyecanı severim...Dolu dolu yaşamayı hayatı kucaklamayı severim...

Olsun sonbahar güzeldir.Yenilik mevsimidir sonbahar...Belki bende kendimi yeniliyorum kimbilir.

17 Eylül 2009 Perşembe

Back in town !

Düzcedeyim...Zaman koşturmadan yavaş yavaş akıyor burda.Sabahı öğleyi akşamı hissederek farkına vararak yaşıyorsun.Dağ manzaralı balkonda sabah kitap okuyup, yaşlılığın verdiği hassasiyetteki ananemi hayata kazandırma çalışmalarımla devam ediyorum güne...

Aşk biterse napıcağımı kara kara düşünüyorum.Bundan önce de elimde "Beni Ararken" adlı bir kitap vardı.Sıkı sıkı bağlanmıştım hikayeye.Hani müptelası olduğun dizi biter ya öyle burulmuştu içim kitabı bitirince...Şimdi de öyle olacak.Tekrar tekrar okusam da olmaz.En iyisi bitince kitabı özümsemek galiba.Biraz ara verip yine güzel bir hikaye ile karşılaşmak ümidiyle.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Aşk'tan bir parça

...İki seyyah bir şehirden diğerine gidiyormuş.Derken yollarının üstüne bir dere çıkmış.Tam suyu geçecekler ,az ötede korkudan tir tir titreyen yapayalnız ve gencecik bir kadın görmüşler.Adamlardan biri hemen kadının yardımına koşmuş.Onu sırtına almış,suyu öylece aşmış.Sonra kadını derenin öte yakasında bir yere bırakıp iyi günler dilemiş.Böylece yollarına devam etmişler.

Ancak yolun kalan kısmında öteki seyyahın ağzını bıçak açmamış.Suratından düşen bin parça. Somurrttukça somurtuyor.Birkaç saat böyle surat astıktan sonra suskunluğunu bozup şöyle demiş :"Ne demeye o kadına yardım ettin ? Bir de üstelik ona dokundun.Seni ayartabilirdi !Baştan çıkarabilirdi ! Erkekle kadın böyle temas etsin olacak iş mi ! Ayıp yahu !Olmaz bize yakışmaz !"

Kadını sırtında taşıyan seyyah sabırla gülümsemiş :"İyi de dostum , ben o genç kadını derenin karşısına geçirip orda bıraktım; sen ne demeye hala taşırsın ?"

"Kimi insan böyledir" dedi Şems. "Kendi korkularını , ön yargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır. İşte asıl yük budur.Zihinlerini zanlarla doldurup, sonra da bunca ağırlığın altında eziliverirler. Babanla aramzdaki bağın derinliğini anlayamayanlara söyle , önce kendi zihinlerindeki kiri pası temizlesinler !"



Kaynak : Elif Şafak/ Aşk

Yatış


Yatıştayım bugün.İş değişikliği ile birlikte bir güzel kafa izni aldım.Tadını çıkarmaya çalışıyorum.Bu akşam projemdeki arkadaşlarla veda yemeği yiyip yeni projeme geçişimi kutlayacağım kendimce...Tatil mi? Maalesef plansızlığımla birlikte bir yerelere kaçamıyorum.Ramazan rehavetinden olsa gerek.Ama müthiş planlarım var kış için.Kendimi kışa saklıyorum.Turlayacağım bu kış inşallah.

Eylül ,yağmur değişiklikler değişiklikler...

Bu arada elimden düşmeyen bir AŞK kitabı var bu aralar.İtiraf edeyim Siyah Süt ve Mahrem i okuma girişimlerim başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra bu kitaptan da ümitli değildim.Yanıldım fena da olmadı.Elif Şafak farklı geldi bu sefer..

1 Eylül 2009 Salı

Koşturmaca

Sabah neye yorsam bilemedim o dizlerimdeki gerginliği ayakta duramayışları.Bişeyler var bugünde ama hayırlısı dedim çıktım yola.

İş yerimin güzel çamlıkları ile süslü yolunda ilerlerken yağmurdan sırılsıklam olmuş kurt gibi 3 köpek çamlıktan üzerime doğru koşarken çılgına döndüm.Çantamla köpeği kendimeden uzakta tutmaya çalışırken neden bana saldırıyor diye düşündüm.1 tane de değil 3 adet..Genelde oynamak için koşturmaz mı köpekler??Saldırırlar mış ayrıca.Ve ilginç olan şey ben köpeklerden korkma(zdı)m. Bir süre beni koşturduğunu biliyordum ve aklımdan geçenler :

*Ondan daha hızlı koşamam
*Beni ısırınca çok acır mı
*Ne istiyor acaba ?

Önüme çıkan ilk arabayı durdurup yardım istedim.Arabadan korkup uzaklaşan köpeklere de feci gıcık oldum...

30 Ağustos 2009 Pazar

Hayat ve Ümit

Hayata ümidimi kaybettiren şey her ne ise onu bir yakalarsam...Öyle bir kutuya kapatıcam ki bir daha çıkamayacak..Oysa çok umutluydum dün.Sabah kalktığımda deli gibi yaşama hevesim vardı.Bugün birşey beni eve kapatıyor.Bi kırgınlık bir kalp ağrısı.Gördüğüm karmaşık rüyalar.Kim anlayabilir bu duyguyu...

27 Ağustos 2009 Perşembe

New List

Vee bir liste ile daha karşınızdayım..

Listem çok kabarık değil ve yakın süreli planlarımı içeriyor bu sefer.

*Kıyma alınıp bildiğin ev köftesi yapılacak bu akşam.Kıyma ile karıştırmak üzere bayat ekmeğin nerden bulunacağı konusu üzerinde ise hala düşünülüyor.

*Yarın sinema günü olsun istiyorum ve Sunshine Cleaning uygun bir film gibi görünüyor.

*Şu en son çıldırarak aldığım parfüm çok ağır geldi.Burberry Beat. Eskiye dönme vaktidir.Very irresistible kokmak istiyorum püfür püfür.

*Aa söylemedim mi iş değiştiriyorum. O yüzden bol bol dinlenme vaktidir.
*Schengen 'e başvurma vaktidir. Bir bakmışsın Paris teyim.
Olur mu olur yani...Neydi o şarkı. Benim hala umudum var...


22 Ağustos 2009 Cumartesi

Bu gece bitmesin

Mutlu gecelerim pek bi nadirdir.O yüzden sürsün istiyorum bu gece...O yüzden uyumak istemiyor canım.Ve uzun süre sonra kulaklığı takıp şarkı söyledim ben bu gece.

Süleymaniye Camisi,Eminönü Camisi, Mısır Çarşısı, Sultanahmet turu vardı bu gece.Üç mekanda bana yabancıydı, farklıydı.Fotoğraflarımı Pazartesi eklerim artık.

İlk uğradığımız yer Mısır Çarşısıydı.Baharat kokuları,altının iç gıcıklayan ihtişamını sergileyen caf caflı kuyumcuları, dansöz kıyafetleri eşliğinde Mısır çarşısı turunu bitirdikten sonra Süleymaniye Camisine yol aldık...

Süleymaniye Camisine gitmek biraz zorladı bizi...Yürüdük yürüdük...Tepeleri tırmandık ve sonrasında kocaman bir alana yayılmış cami ile karşılaştık.Girişte Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultanın türbeleri vardı.Heyecanla camiye adım adım giderken tadilatta olduğunu farkettik ve az bir kısmını gezme fırsatı bulabildik..Kısmet başka zamana..Ayrıca umarım bir gün Mimar Sinan ın ustalık eseri Selimiye Camisini de görme fırsatımız olur.Yolumuz düşerde Edirne ye gidebilirsek...

Ve sonra Sultanahmete varabildik.Kalabalıklar arasında, dinlendirici müzik eşliğinde yemeğimizi yedik ve üzerine çayımızı içip sonlandırdık bu geceyi..

Şimdi uyumak mümkün mü bunca güzellikten sonra...

21 Ağustos 2009 Cuma

Buluşmak Üzere

Can Yücel e ayırdım bugün sayfamı...O etkileyici güzel şiirlerinden bir tanesini gönderiyorum.

Buluşmak Üzere

Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni

Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor

Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni

Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım

CAN YÜCEL

20 Ağustos 2009 Perşembe

Makyaj Odası Şarkıları

Oysa ben sanmıştım ki , öylesine yapılmış reklam albümü...
Değil kesinlikle değil.
Bayıldım ben bu albüme. Favorim de Cem Yılmaz "Ah Bu Gönül Şarkıları"
Çok güzel söylemiş herkes.Hele şuan da çalan Telli Turnam beni burdan alıp bir yerlere götürüyor...

İşte albüm içeriği ve dinlenilesi şarkılar :

Suzan Kardeş - Gelem Gelem
Nejat İşler - Hancı
Demet Akbağ - Çayuriye (Olanlar Oldu Bana)
Yasemin Yalçın - Taht Kurmuşsun Kalbime
Cem Yılmaz - Ah Bu Gönül Şarkıları
Halil Ergün - Kırmızı Gülün Alı Var
Haluk Bilginer - Sende Başını Alıp Gitme Ne Olur
Olgun Şimşek - Ellerim Bomboş
Oya Başar - Dom Dom Kurşunu
Yılmaz Erdoğan - Telli Turnam
Meltem Cumbul - Beyaz Giyme Toz Olur
Şebnem Dönmez - Yovano Yovanke
Özgü Namal - Saoroma (Hıdırellez) / Ederlezi
Güvenç Kıraç - Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş
Erkan Can - Küçelere Su Serpmişim
Fikret Kuşkan - Pıkmasparı (Kuzgun)
Sezen Aksu - Eğreti Gelin
Suzan Kardeş - Huysuzsun... Arkamdan Tas Tas

16 Ağustos 2009 Pazar

Sıkıldım sıkıldın sıkıldık

Haftasonu Düzcedeydim.

*Mide ağrısının ne feci bir şey olduğunu hatırladım.Gece uykumda ayağıma sıcak su torbası getiren annem aslında yalnız olmadığımı hatırlattı yine.

*Fındık harmanı sonrası serilen fındığın içinde kötü ve delik fındıkları ayıklamanın beni dinlendireceğini düşünmemiştim hiç

*Hayatım değişecek mi, yoksa olağan günlerime devam mı edeceğim göreceğiz

*Ne ruhsuz bir yazı oldu.İyice ruhsuzlaşmışım ben bile kendime inanamıyorum.

11 Ağustos 2009 Salı

İçimden Parçalar 1

Yani özetle diyorum ki hayatımı başka birisine versem eminim başka bir bakış açısıyla muhteşem hale çevirirdi...

9 Ağustos 2009 Pazar

Yeni Hafta

İyi kötü bir haftayı tamamladım.Öyle bir kapanış yaptım ki tüm olumsuz olayların üstüne "Kontes" filmini ekledim.İyi de ettim ancak böyle bir son yakışırdı bu haftaya.Bu kanlı kontesin rüyalarımdan silinmesini bekliyorum şimdi.

Kuzenlerim bende.İlk defa bu kadar yakınım onlara..Güzel bir duyguymuş.
Bir haftaya senelik aksiliklerimi doldurduğumu düşünüp, uzun bir süre aksilik yaşamamayı umuyorum.

Herkese iyi haftalar, herşeye rağmen yüzümden gülümsemeyi eksik etmemeye çalışacağım :)

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Mandalinalar

Sıcak , biraz nemli bu yaz akşamında ben kendimi biricik hissediyorum.Birtanecik...Hayata yeniden başlamış gibi...Nedensiz sebepsiz yaşama hevesi doldu içime .İyiki de doğdu.

>>>>>>>>>>>>>>>>>>> bunu az önce karamel yaptı ayağıyla klavyeme basarak, hatırası kalsın kızımın :)

Ve dilime dolanan şarkı :

Yeniden taşınır gibi
Yeni bir yere alışır gibi
Yeni doğmuş bebek gibi
Olursun diyorlar sevenler biliyorlar

--Işın Karaca Mandalinalar

30 Temmuz 2009 Perşembe

Sevgi Pıtırcığı


Ahtapot çok zeki bir deniz canlısıymış bilmiyordum öğrendim.Bakışları da çok anlamlıymış gören denizadamları söylüyor bunu.Eminim bizim karamel gibi bakıyordur..bön bönn gözlerini dikip :)

Karamel demişken dün bulaşık makinesinin arkasından çıkardım onu.Nasıl girmiş o küçücük yere bilmiyorum ama tezgahın üzerine çıkıp kollarından çekip çıkarmak gerçekten çok güç oldu.Kedin mi var derdin var kardeşim.Ay kıyamam ya... Çıkartırken nasıl da gözleri yerinden çıkacak gibiydi...Çıkmaya hevesli sıkışmış kalmış...Kimbilir ne kadar süredir ordaydı. Abartmıyım 10-20 dk kalmıştır...

İlginç olan gerçekten onu ordan çıkarmak imkansızdı ama yapabileceğime dair bir umut vardı ve o umutla çabaldım ve çabalarım sonuç verdi.Canım, yaramaz kedim böyle yerlerde ne aradığını bir bilsem.Kesin bir yaramazlık yaptın da saklanmak için makinanın arkasını seçtin...

Rüyamda bu kaldığım bu zor durumun etkisiyle sanırım , çok zor bir iş olarak gördüğüm ve yapan herkese hayranlıkla baktığım bir şey yapıyordum.Bebeğim olmuş ben de onu yıkıyorum.Ama ellerimle bir yandan ona hakim olmaya çalışıp bir yandan suyu dökerken gerçekten zorlanıyordum.Ağlıyacak gibiydi ama ağlamıyordu yavrucak Allahtan.Çok sevimli tombiş bir bebekti.Sarıya dönük saçlarıyla pamuk gibiydi...

İçimde sevgi patlamaları mı var ben mi böyle hissediyorum :)
--Çizer : İzzet Küçükağaoğlu

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Yapılacaklar Listesi

*En kısa zamanda bütçe toparlanıp , duty-free ye gidip baştan aşağı makyaj malzemeleri donatılacak.Duty free olmazsa herhangi bir parfümeri de olabilir.

*Tatil yapılacak .

*Saçlara bakım yapılacak.

*Banyo için yumuşacık havlu ve çeşitli esanslar ile vücut şampuanları, kremler alınacak(Mümkünse Chakra ya uğranıcak, müthiş bir mağaza huzur dolu..Yumuşacık havluları da var )

*Oda elden geçirilip eşyalar toparlanıcak.

*Masumiyet Müzesi okunacak.

*Dans kursuna başlanıcak (Sokakta yürüyüşü bile etkiliyormuş bu ikili dans olayı , daha zarifleştiriyormuş )

*Bitmedi...Perküsyon dersi alınacak

*Ata binilecek .(Fiyat ne olursa olsun bir kere de olsun denenecek)

*Eve alışveriş yapılıp sabahları kahvaltı olayına başlanıcak.

*Evdeki doğal gaz uyumlu ocak değiştilip tüpgaza uyumlu hale getirilecek.

26 Temmuz 2009 Pazar

Uçan Adam Sabri Bey

Esra Hanım napıyorsunuz Allah aşkına ?
Esra Ceyhan havasında sorulan bu soru beni kahkahalara boğdu bütün gün. Hani meşhur Sabri Bey "Esra Ceyhan " hanımefendinin stüdyosunda uçmaya çalışmış ve Esra Hanımın bu garip tepkili sorusuna maruz kalmıştı ya...

22 Temmuz 2009 Çarşamba

İçindeki çocuk mu ölmedi ?

"Hani diyorum ki... Bir de "içimizdeki yetişkin" i fark edip pohpohlasak! Biraz da o içimizde sıkışıp kalmış, kaç yaşına gelirsek gelelim bir türlü serpilip büyüme fırsatı verilmemiş yetişkinliğimizin üzerinde dursak!.. Neden mi? Bir çocuk gibi masum olamayız ama "hikmetli" bir yanımız olur belki... "

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Soğuk algınlığı sonrası çeşitlemeler

Günlerim geçiyor, yaz geçiyor...Tenime sıcak kum değmeden biterse bu yaz affetmem kendimi...Ah nasıl çekiyor beni deniz..Oysa bir hafta önce hasta olduğum için aldım iznimi anneme kaçtım.
Evet gerçekten kaçtım.Azarlar tondaki bakıcılığıyla neyse ki toparladım kendimi.Domuz gribi şakaları mı dersin,aman nerden buldun yaz günü gribi mi dersin, ay klima çarpmış seni tüh mü dersin,tabi yedin dondurmaları lüp lüp mü..Aklına gelen her tür gribal sözü duydum bir haftadır.Artık yorulmadan yürüyorum ve yemekten zevk alıyorum, şükür...

Şimdi işimin başında, tekrar konsantre olup çalışmaya çabalıyorum.Hadi bugünü alışma günü ilan ettik.Yarından tezi yok bişeyler yapmalıyım.Haketmeden kazanmak istemiyorum paramı.

En son izlediğim filmi düşündüm de "Felekten Bir Gece"( The Hangover).Çok gülücez diyip gülemedik, hevesimiz kursağımızda kaldı.Bekarlığa veda partisinde Las vegas a gidip içip dağıtan topluluğun ayıldığında kendilerini buldukları tuhaf durumdan sonra nasıl bu hale geldiklerini hatırlamaya çalışan bir grup arkadaşı konu alıyordu film.Bir an önce gerçek komedi filmi görmek istiyorum.

17 Temmuz 2009 Cuma

Anne Sohbeti


Huzur bulayım , iki nefes alayım diye geldiğim baba ocağından yarın hafif sersemlemiş hafif zorla da olsa huzuru bulmuş şekilde ayrılıyorum.Sıkıntımda arkamdalar sağolsun " biz daha ölmedik" diyor ya babam bu da yetiyor bana.Annem gidişime istinaden bu akşam kola-çekirdek-çikolata-cips dörtlüsü ile tatlı anılarla uğurlamaya çalışcak beni.Bu akşam tv karşısında sohbetleşip babamın kahveden dönüşü bekleyeceğiz onunla.Babamın gelişi ile hafif uyuklamış annem yine uyku sersemi ile zile koşacak ve ben arkasından "yavaş yavaş" diyişlerime aldırmayacak, iki sohbet daha sonrası uyku için çekileceğiz odalarımıza...O beni yine odamda yalnız bırakmayacak, uykuya dalana kadar konuşacak konuşacak dertlerimi alacak üzerimden..Seni çok seviyorum annecim..Bunu biliyor musun ?

12 Temmuz 2009 Pazar

Temmuzu Yaşarken



İlk defa bir baş aşçı ile tanıştım.Osmanlı Saray mutfağının ustası Fatih Abi ile güzel bir akşam yemeğinde muhabbet ettik.Güzel sohbeti bizi kendimizden geçirdi.Görgüsü ve bilgi ile akşamımıza renk kattı..Fatih abi ile bir dahaki sohbeti sabırsızlıkla bekliyorum.Ondan öğrenicek çok şey var.Moğollardan tutun saray mutfağına , İstanbulun en güzel mekanlarından, garsonların nasıl eğitilmesi gerektiğine kadar herşeyden bahsettik.Bunlar sadece aklımda kalanlar.Kibarlığı,nezaketi ile kendisi uzun süre aklımdan silinmeyecek.

Bu hafta biriyle daha tanıştım.Asıl mesleği avukatlık olan bu aralar yazarlık yapan 'Can'.Görme engelli olmasına rağmen hayata bağlılığı imrendirecek türden.Romanının 45 sayfalık kısmını tamamlamış.Türkler hakkında araştırma yapıp bunu kaleme alan Can, son derece nazik ve hayata sıkı sıkı bağlı.Neşeli temiz yüzü insanı muhabbete iten sıcaklığı ile tanıştığım güzel insanlardan biri o.

Bunların yanında Farnajitm kendini unutturmak ne kelime geçmiyor bile.Suyun tadı,yemeklerin lezzetini özlüyorum.Sesim de bir erkek çocuğunkinden farksız.

Bambu ağacının ipliğinden yapılmış havlu aldım.Bu ne lüks demeyin.Sadece merak.Aslında evdeki havluların sertliğinden yakınan babama da bir tane almalıyım :) Deneyin gerçekten yumuşacık !

Birde tatil olsa şöyle denize ,güneşe doysam...Ahh !

3 Temmuz 2009 Cuma

Sober

En kötü anında, yalnız kaldığında kalbini tutup okşadığın oldu mu hiç ? Geçicek dediğin, kendini sevdiğin, yaranı sardığın anları hatırlıyor musun ? Ben "Sober" ın her klibini izleyişimde bu anlarımı hatırlıyorum.Kalbimi okşadığım anları...
Kendimi sevdiğim tek anlar bu olmamalı dedim sonra.

Her an sevmeliyim, kendimi sevdikçe yanımdaki beni seviyor..Kendini sevince etrafına yayıyorsun o ışığı ,sevgiyi, mutluluğu..

Kendinden başla ve etrafındaki herşeyi sev.Haftanın mottosu :)

Etrafımdaki işkolik kadınlara kafa yoruyorum bu aralar..Anlam veremiyorum.İş ,alkol bağımlılığı gibi birşey bazıları için.Onsuz mutlu olamıyorlar.Böyle insanlar da varmış...Modern toplum hastalığımız buymuş meğer.Gezmek ve eğlenmek ve hatta uykuyu lüks görüp, hayatını iş üzerinden tatmine odaklamak özgüven eksikliği ile bağlantılı bir sorunmuş ne yazıkki... Bir dönem sınırdan döndüğümü hatırlıyorum..Bu duruma düşen , düşmek üzere olan herkese sesleniyorum şöyle bir silkinin ve kendinize gelin.Başarı sosyal hayatta sağladığımız dengeyle ölçülüyormuş aman dikkat.

30 Haziran 2009 Salı

Kaktus Faruk

Farukcum, senin yatacak yerin yok öbür tarafta.Ne diye dikenlerini geçirdin parmaklarıma...Ben ki seni alıp Migrosun tozlu raflarından Atos krallığına getirmedim mi ? Turuncu masalarda ,maslak ofisin mis gibi politika havasının nemiyle beslemedim mi ? Radyasyonumu çektin sağol ama yakışmadı bu dikeni parmağıma geçirme olayı..Bir hatıran kaldı şimdi bende her parmak temasında hatırlayacağım seni...

Yoksa bırakıp gittim diye mi yaptın bunu.2 hafta ayrılığa dayanamadın da mı gücendin ? Ah benim hassas kaktusum.Küstün de mi batırdın iğneni...

Farukcum aldım seni yanıma , tamam bırakmam..Evimde güvendesin artık...

27 Haziran 2009 Cumartesi

Geçen hafta - Düğün - Bugün

Geçen hafta
Yazdım sildim.Yine söylüyorum :
Çantalarımın yırtılma -kopma-fermuarlarının bozulma sebebinin Nazar olduğu konusunda kararlıyım

Düğün
Abimi evlendirdik.Çok tatlı bi gelinimiz var. Belki düzcede artık beni tencereye kaşıkla vurarak uyandırmayacak abim yada çorabını burnuma tutmayacak yine uyandırmak için...Bir şeyler değişecek ama mutlu olduğunu bilmek ayrı bir keyif veriyor.

Düğünümüz güzeldi.Kalabalıktı.Hem yorulup hem de eğlendim.Düğün sabahı uyandığım andan itibaren sanki kendi düğünüm gibi strese girsemde her an onların yanında olup heyecanlarını paylaşmak çok güzeldi.

Bugün
Heybeli adadadaydım.İlk defa gittim bu küçük şirin adaya.Mutluyum...Huzurluyum.Fayton turu çok güzeldi.Keşke biraz daha uzun olsaydı.Ama burdaki restoranları anlayamadım.Girdiğimiz her iki restoranda da servisler çok çok yavaştı.

Bir de denize girmek hataydı sanırım. Çok kirliydi ne yazıkki. Olsun güneşe sere serpe uzanmanın tadını çıkardım bugün.Bol bol güneşlendim Ada Beach te :)

16 Haziran 2009 Salı

Bu sabah şunu denedim



Neden sabahları kalkerken yüzüm buruşup , güne uyanasım gelmiyor ? Bu sabah işe gelirken şunu denedim : Metro merdivenlerinden inerken yüzüme gülücük kondurdum.Günün böylelikle güzel geçeceğine inandım.Fena da geçmiyor hani.Kendimi programlamakla başladım memnuniyeti hissetmeye.Cidden işe yarıyor yahu.En sıkıntılı zamanda yapılacak işin içe dönmek olduğunu keşfettim uyguluyorum.

Seda Diker in kitabı bitti.Beni Aradık birlikte.Tanrım ne müthiş sürükleyici bişeydi.Şimdi Osho dan Kadın ı öğreniyorum ama bu bilge biraz garip geldi bana.Olsun fikirleri okumak dinlemek lazım.

Bu akşam izne çıkıcam.Garip bi duygu ; abim evleniyor.Ben de şu garip etiketi alıyorum."Görümcee" :) Görümce esraa görümce esraa...

10 Haziran 2009 Çarşamba

Yeni Başlangıç

Ofisten çıkıp topluca salsaya gittiğimiz kış gecelerini özledim...Ya eskisi gibi olmazsa..Ne bu acele, bu telaş,bu korku..Ne oluyor bana ? Neden kendimi serbest bırakamıyorum?Oysa öyle mutluyum ki..Sadece ait olma hissimi kaybettim.
Canım yanıyor.
İçimdeki o sıkıntı veren kaya parçasını çıkarmaya uğraşıyorum.Yerine umut yapraklarımı dökücem...

Yeni projem Vodafone da. Yarın başlıyorum...Herşey gü-zel o-la-cak ! Olacak diyorum .İşte o kadar !

4 Haziran 2009 Perşembe

Eternal sunshine of the spotless mind !

Bugün hava ağladı ağlayacak.Bu hafta projede son haftam.Kazakistan,Azerbaycan,Gürcistan anılarımla birlikte projeden ayrılıyorum..İlk geldiğim gün ki sudan çıkmış balık halimi anımsadıkça ben bile gülüyorum.Yağmur var bugün, hüzünlü sanki hava..Anlayamadığım bir garip duygu bu. Acaba hiç kendimi buraya ait hissetmiş miydim ? Şimdi ne olacak onu bilmiyorum.Saat 2 deki görüşmelerde belli olacak yada yine havada askıda kalacağım.Nereye ait olduğumu bilmeden...

Eternal Sunshine of The Spottles Mind ı tekrar tekrar izlemek istedi canım.Böylelikle İkhlas ve bilumum Kazakistan maceralarını beynimden silebilirim.

Hayat devam ediyor.Üzerimde sabah Tuba'nın sıktığı bir parfümün kokusu var ve hemen alınacaklar listesinde --> Burberry The Beat çooook hoş bir kokusun senn !!!

Sabah sabah bunu da yaptım ya ben bile kendimi ayakta alkışlıyorum.Sabahın 8 inde kıpkırmızı bir çanta aldım kendime :)

Dün gece doyasıya erik yedim. Çatur çutur. Haziran bitiyor erik mevsimi de bitiyor..Dikkat son erikler bunlar!

Son olarak herşey çok güzel olacak.Ben bundan eminim....

2 Haziran 2009 Salı

Let's misbehave !





Nihayet sinemaya gidebildim. Easy Virtue (Evlilik Sınavı ) eğlenmek için izlenebilecek güzel bir filmdi..Jessica Biel 'i Kalabalık ve mutlu da görmüştüm ilk kez..TRT 1 de yayımlanan Lise yıllarımın en güzel dizisiydi. Orjinal ismi 7'th heaven olan bu dizi Mutlu adlı köpeği de hesaba katarak Kalabalık ve Mutlu olarak isimlendirilmiş. 7 çocuk ve bir köpeği olan kalabalık ailenin eğlenceli yaşamini konu alan ,izlerken vaktin geçmemesini dilediğim güzel dizilerden biriydi.
Dün gece "Easy Virtue" ı izlerken bu günler geldi gözümün önüne.Filmdeki tango sahnesi muhteşemdi.En kısa zamanda Tango dersi alınacak ve o muhteşem dans edilecek!
Veee Lets misbehave favori şarkım olmaya aday.
Gelin-kaynana çekişmesinin İngiliz-Amerikan versiyonunu izleyip keyifli vakit geçirmek isteyenler filmi kaçırmasın :)

31 Mayıs 2009 Pazar

Mayıs Biterken


Bir Mayıs ı daha uğurladık.En çabuk biten ay bence mayıs ayı.Yine gelecek doğumgünümü bekleyeceğim bu ay için.Çok seviyorum doğduğum ayı ve günü ne yapayım :)

Mayısın son haftsonundan notlarım :

*Önceden tren izlenimini veren uzun dikdörtgen odamı , ev halkımla birlikte (abim ve kız arkadaşı) harika hale getirdik. Artık sabahlara zevkle uyanıyorum.

*Melekler ve Şeytanlar' a en kısa sürede gitmek istiyorum.

*Seda Diker'in "Beni Ararken" adlı romanını büyük bir zevkle okuyorum. Konu genel olarak Yönlendirmeli Meditasyon ve hipnoz ' a dayalı. Her kitap beni bir parça etkiler..Bakalım kitaptan sonra kendimde nasıl değişimler olacak.
Tüm pazar günümü bu sitede geçirdim diyebilirim:
Gerçekten etkileyici yazıları var sevgili Seda Diker'in.

*Penguen in bu haftaki sayısı yine çok güzeldi. İyice müptelası oldum bu derginin.Metro ve minübüslerde okurken çok daha fazla zevk alıyorum nedense..Bu kız neye gülüyor bakışlarına da alıştım artık :)

*Ve Mayısın dinlenilesi şarkıları :
Teoman Çoban Yıldızı
Göksel Baksana Talihe

26 Mayıs 2009 Salı

Bozcaada


Araba gürültüsünden egzoz dumanından uzak bozcaadada , en anlamlı sabahlara uyanıp,bir soluk aldım mis gibi taze bahardan...

Ahşap merdivenlerden gömme banyoya inip yüzümü yıkamak mı yoksa o mis gibi sabun kokan beyaz havlularda hayatı yeniden koklamak mı eğlenceli olan..

Ayazma plajı ,Akvaryum koyu, Rüzgar Gülleri ,Bozcaada Kalesi ,Şehir Restoran da yediğimiz muhteşem balık ziyafeti, Vahitin Yerinde manzara eşliğinde akşam yemeği unutulmazlar arasında...Daha önce ismini bile duymadığım domates ve gelincik reçelleri...Daha çok şey hatırlayacağım bozcaadaya dair.

Tatilden sonra hayata adapte olmak oldukça zor :) Bir sonraki tatili hayal ediyor insan ...

Not: Geziye 16 mayısta çıkıp, 19 mayısta geri dönmüştük ,ancak yazmak kısmet oldu :) Bu arada dönüşte Çanakkale de uğradığımız Truva benim için tam bir hezimet oldu.Beklentileri çok yüksek tutmamak lazım , duyurulur.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Haftasonu Notları


Düzce yolculuğumdan eli boş döndüm.Dalından sadece 1 erik yedim.Büyüdüğüm için mi bana küstü ağaçlar ? Neden erik vermiyorlar ?Kış boyu hayalini kurduğum erik dallarında tek tük erikler vardı..

Anneannem, annem ve ben..3 kuşak dişinin sofrada bir araya gelmesi ne müthiş bir duygu..Kim anne kim çocuk bir anda karışıyor ortalık..Anneme bir bakıyorum anne olmuş ikinci bakışımda küçük bir kız çocuğu.Çok komik durum yahu..Koskoca annesin yakışıyor mu annenden azar yemek :D Birlikteyken 4 kuşak bir arada olmayı hayal ettim...Umarım gerçek olur bir gün.

Oturup saatlerce olduğum yerde düşünmek istiyorum.Nedir bu üzerimdeki filozofluk havası bende bilemedim.Haftasonu odamda pencereden dışarı saatlerce bakmak yada sabah 8 de ananemin gürültüsünden kaçıp salonda balkon kapısını açık bırakıp sabah yağan yağmur sesinde uyuklamak...(Sanırım bu yüzde Yağmurlu sabahları Sevenler Kulubüne üyeyim :))

Bu aralar çok ustaymışım havalarında fotoğraf çekmek çok keyif veriyor nedense..Etrafa bak öyle çekilmez o poz, böyle çekilir modundayım :) Bu da çok hoş duygu... :D

Beşiktaş & Galatasaray maçından mağlubiyetle ayrılmak biraz üzse de Beşiktaş adına sevindim.

Ve abim bomba karikaturuyle beni çok güldürdü.

15 Mayıs 2009 Cuma

Go Mongo

Bir Moğol restoranının yemeklerinin ne derece özel olabileceğini de hiç düşünmemiştim.Beklenti bile oluşturamadım bu yüzden gitmeden önce.Kapıdan adımımı atar atmaz farkı hissettim, güler yüzlü karşılama ile teras a alındık. Garsonların uygun samimiyeti ve güleryüzü ile keyifli bir öğlen yemeği yedik İstinye Park Go Mongo'da.Menüden barbekü seçimimizi yaptıktan sonra elimize verilen bayrakların ne olduğunu henüz anlayamamıştım ama farklı bişeylerin gerçekleşeceğini de seziyordum.Oldum olası alışık olmadığım durumlarda "neden burdayım" iç sıkıntısı basıverir bir anda ama bayraklara adımız yazıldıktan sonra akışına bıraktım herşeyi.Biraz zaman geçtikten sonra tabağımız ve bayraklarımızla Moğol barbekü lerimizi seçmek için sergideki et ve sebzelere yöneldik.
Tabağıma çeşitli sebze ve etlerden koyduktan sonra sos önerisiyle birlikte ahçılara teslim ettik.Kendimiz hazırlayıp, soslarımızı seçerek onlara pişrittik yemeğimizi.
Şaşırtan tek şey içeceklerin aşırı pahalı olmasıydı.Bir kola için 6,5 ytl ödemek içime oturdu doğrusu.

Eğlenceli farklı bir öğlen yemeği için mutalaka uğrayın Go Mongo ya :)

12 Mayıs 2009 Salı

Büyük Ada

Çok büyük zahmetlerle çıktığımız Aya Yorgi kilisesi aslında öyle gözümde büyüttüğüm kadar şatafatlı değildi...
Önce bir hayal kırıklığı olsa da , manzarının büyüsüyle kendimden geçtim. Tepelerden, denizi ve koca alana yayılmış yeşilliği izlemek ne müthiş bir zevk veriyordu insana.

Yoğun fayton trafiği ve atların sebep olduğu müthiş koku eşliğinde bisiklete binmek zor olsa da bambaşka bir yerdeymişsin hissini yaşamak için ideal bir yer Büyük Ada.Olağanın dışına çıkmadan bu hayatın gerçekten anlamsız olduğunu kanıtlar gibiydi bu tur. Uzun zamandır ihtiyaç duyulan, ruhun açlığını doyurcak nitelikte bir bambaşkalıktı.

Durup durup fotoğraf çektim.Bu asil martı benim favorim.En büyük hayalimse martı sesleriyle uyanmak bir yerde ,bir gün , bir şekilde.

8 Mayıs 2009 Cuma

Karamel



Bazen karamel olsam diyorum.Evde daha çok kıymet gören , elle yemek yedirilen, gerektiğinde tüyleri kestirmek için araba ile götürülen, suyu yenilenip, gözleri, poposu temizlenen o...

Kimse gençlere değer vermiyor.Bu düşünceye bugünkü Haşmet Babaoğlu yazısı sevketti beni.Evde küçüksen ,senden büyük varsa susmak zorundasın...İş yerinde sana iş verip acayip tavırlar sergileyen biri eğer ki senden sözüm ona daha fazla "tecrübesi" varsa ve yaşça büyükse yine susmak zorundasın..

Oysa karamel gerektiğinde bana pençe atabiliyor.

Ben karamel olmak istiyorum.

30 Nisan 2009 Perşembe

Tren güle güle...

Çocukluğumun hayal meyal hatırladığım küçük bahçesindeyim şimdi...İçinde kocaman bir erik ağacı .Evin karşısında kömür trenleri ve luna park...Her tren geçişinde içinde kömür değil de insan olduğunu hayal edip el sallardık...Bir başkaydı Kozlu da yaşamak.Kışı yazı baharı herşeyi farklıydı. Bir küvete ve kalorifere satıvermiştik ordaki pembe badanalı evimizi..İnsanları birbirinden farklıydı..Ermenisi,rumu,çerkezi,çingenesi,lazı,bolulusu ..Tam bir kültür zenginliği..Böyle bir yerde çocukluk geçirmek herkese nasip olmazdı ya bana nasip oldu.

Herkesin yardımına koşan,kiracıları sürekli değişen değiştikçe hayatımızı yenileyip yeni insanlar katan Gülizar teyze unutamadığım simalardan biriydi.İçten içe hayranlık vardı belkide içimde ya da annemi çok sevmesinden mi kaldı bilmiyorum. Gülizar teyzenin kocaman bahçesinin içinde ayçiçeği,incir ,pancar olurdu.Her mevsime özel yenecek bişey bulunurdu o muhteşem bahçede.. Tavanları yüksekçe, ahşap eski bir rum eviydi Gülizar teyzenin evi ve eminim isteyen her çocuğa oyun yeri olabilirdi. O kadar da severdi çocukları.. Eşi Bekir amcanın içmesine kızardı belki ama bir başkaydı tavırları,neşe içinde yüreğine sokardı sanki insanı...Şimdi nerde ne yapar kimbilir Gülizar Teyze.Ya diğerleri ? Mihrican, Müjgan, Feryal ,Nefise ,Mürüvvet.. Annemin arkadaşları beynime kazınmış sanki gitmiyorlar.Ama Gülizar teyzeyi tek geçerim.Ne de olsa bir kez uyuyakaldığımda eve taşımıştı beni omuzunda..Ah Mürüvvet teyze sen de iyidin de rujunu kaçırıp sürdüğümde annemden gizli çimdiklemelerin pek bi nahoştu...

Dün gece yaşlandığımda nasıl olacağımızı hayal ettik abimle. Ben ismimi Esra teyze diye düşünemiyorum.Böyle bir sıfatım olucak mı ki bir gün ? Olursa acaba nasıl olur.Nasıl bir teyze olurum.Merakla bekliyorum...

27 Nisan 2009 Pazartesi

Mango ile Rusça !


Harika bir site bu Mango.2-3 yıl önce keşfedip İtalyanca öğrenme hevesiyle bağımlısı olduğum site hala ücretsiz.Kendimi Rusçaya adıyorum.Sıkı bir takiple eminim kısa sürede çözeceğim.
Dinleyerek öğrenmek bir başka..Sanki Mango dile gelmiş bana Rusça öğretiyor.Arayüzü çok iyi tasarlanmış.Ama Rusça'nın zor bir dil olduğu kesin.12 dilde eğitim veriyor Mango..Hem de ücretisiz.İlk ders için üyelik bile istemiyor.

22 Nisan 2009 Çarşamba

ADA


Yazmak için yaşamak lazım.Oysa ben yaşamıyorum..Nefes alıyorum, hayal kuruyorum başka bir yerde olduğumu düşünüyorum ama ben bugün yaşamıyorum.

Bir mailleşme furyası aldı bugün herkesi ..Bakalım en fazla kim mail atacak yarışmasındayız sanki. Kazananın ödülü ne olacak çok merak ediyorum.Sorgulamadan yaşıyorum, çalışıyorum...Nereye kadar bunu devam ettireceğimi hiç bilmiyorum.

Tam da son haftam olduğunu düşünürken, gelecek haftalarda yine Kazakistan da olacağımı öğrendim.Düşünün halet-i ruhiyemi...
Yoksa burası bir adamı ? Ben de buraya düştüm ve kurtarılmayı mı bekliyorum. Olabilir mi ki ? Ada beni cezalandırıyor mu ? Öyleyse deniz nerde ??

16 Nisan 2009 Perşembe

Yaşamdan Tat Alınacak 11 an :)



1-Kimsenin seni anlamadığını düşündüğün anda birinin seni anlaması :)

2-Heyecanla Lost u izlemek

4-Yoğun bir iş gününden sonra verilen güzel bir yemek siparişi

5-Yine yoğun bir yemekten sonra tam tadında demlenmiş bir çay

6-Servisteki şekerlemeler (servisten aklımda kalan en güzel şey )

7-Sabah giyinme telaşındayken Karamel in kendini sevdirmesi

8-Yurtdışında, hiç bir sokağı bilmeden tarif üzerine bir arkadaşınla süpermarketi aramak (ve tabi sonunda bulmak)

9-Kareoke de o muhteşem sesi sergilemek :D

10-Almaty dönüş uçak seferi

11-Tabiki alışveriş (bunu son sıraya saklamama ben bile şaşırdım :)

*Karamel : Evimizin muhteşem asil kedisi

14 Nisan 2009 Salı

Yazıyorum , yazamıyorum, yazıyorum...

Yazma özürlülüğü çekiyorum son bir haftadır.Yazacak çok şey birikmişken , özgür bırakmak istiyorum düşünceleri , serpilsinler etrafa...Ama olmuyor bir türlü.

Bir döngüye girdim şimdi, düşünceleri oturtma vaktidir benim için.Derin bir nefes alıp değişme ,belkide bahar temizliği yapma vaktidir beynimde.

"Latife Hanımın Sır Mektupları" isimli 2004 yılına ait bir yazı dizisine takıldım bu aralar..
En az benim kadar etkileneceğinize eminim :

http://www.sabah.com.tr/ozel/latife543/dosya_543.html

http://arsiv.sabah.com.tr/2004/12/20/gnd106.html

6 Nisan 2009 Pazartesi

Marley & Ben

Eğlenmek için sinemaya gidip izleyeceğim demiştim.Metroda her afişi gördüğümde gülmek için ideal bir film olduğunu düşünüyordum .THY Mart ayının filmlerini artık kenara atmış, yeni ay ile birlikte vizyondaki filmleri çıkarmıştı ortaya.Koltuğuma kuruldum , kemerimi biraz daha gevşetip, filmimi izlemeye yüzümde gülücüklerle başladım.

Gayet güzel gidiyordu film. Huysuz köpek başına çok iş açıyordu çiftin.Tamam eğlenceliydi bunlar.Ama ne gerek vardı çiftin henüz doğmamış bebeklerini kaybetmesine.(İşte ilk göz yaşı).Jennifer Aniston'ın köpeğe sarılarak ağladığı an içimi mafetti.Filmin sonu tam bir trajedi.Marley in ölüme yaklaştığı anlar yine içimi parçaladı. Arkamda oturan beyfendiden yüzümü gizleyip ağlarken düşündüm: Ya o an kendimi salarak ağlamaya devam edicektim yada biraz daha sabredip başka şeylere odaklanıcaktım. Elime dergiyi alıp sahnelerin geçmesini bekledim.Ağladığımı arkamdakinin farketmemesinin imkansız olduğunu düşünüp mahcubiyetimi düşünüyordum.Nerde göreceğim ki bir daha yüzünü, boşver diyip tekrar filme odaklandım.Yarı ağlamaklı bitirdim filmi neyseki.
İşte bu psikoloji ile başlıyordum yeni Kazakistan haftasına.Uçaktan indiğimde beni karşılayacak olan Kcell pick-upı nı arıyordum. Benimle birlikte bi kaç kişi daha vardı arabada ve arabanın önünde oturan kişiyle aynı uçaktan indiğimizi sohbet sırasında anladım..Evet o..Uçakta tam da arka koltuğumda oturan..Bir daha nerde göreceğim ki dedim tekrar. :)
Edit (15.04.2009 ) Dönüş uçağında birlikte döndük !

31 Mart 2009 Salı

HolidayInn Almaty


Yeni, modern ama bir o kadar da pahalı bir otel Holiday Inn Almaty. Daha ilk adımını atar atmaz şirketin ödemesi dışında 200$ depozito veriyorsun hadi onu geçtim yemekler dudak uçuklatıyor.Basit bir hamburger bile 3200 Tenge.Bu da 35 TL ye yakın bir miktar.Şaka gibi...Ama hakkını da verelim şimdi.Çeşit az olsa da yemekler lezzetli .Sabah kahvaltıları fena değil. Akşam yemeği olarak "nasi goreng" listemde en üst sırada yer aldı. Üzerinde kızarmış tavuk budu ve yumurta olan karidesli pilav.Bir çeşit endonezya yemeği.

Sanırım yavaş yavaş alıştım Kazakistana.Ya da İstanbula dönüşün yaklaşıyor olması mı rahatlamama neden oldu bilmiyorum.Aslında hava güzel olduğunda burası da yaşanabilir bir yer diyorum içimden.Sadece yaşanabilir diyorum sonra.Nefes alıp verirsin ve yaşarsın. O kadar...
Bu arada öğrendiğim diğer Rusça kelimeler:
Niet: hayır (Bu kelimeyi genelde havaalanında üzerime üzerime gelen taksicilere kullanıyorum )
haroşo:güzel
da : evet
Da da da farkındayım. İlerletmem lazım :)

18 Mart 2009 Çarşamba

Sbasiba !



Bugün kar yağıor Almaty de. Soğuk bir gün.Burdaki insanlar ilk geldiğim zamanlardan daha normal geliyor şimdi.Gayet sıcakkanlı davranıyorlar ve gülümseyen yüzleri var.Bembeyaz tenleriyle ortada dolaşan rus güzeller ve kahküllü yuvarlak yüzlü kazaklar. İlginç bir yer burası...Bazı Türkçe konuşan kazaklar ve cool görünümlü ruslar iç içe geçmiş ve ortaya farklı bir millet çıkmış :)

Kaldığımız otelin ismi Holiday Inn.Yeni yapılmış hoş ve temiz.Wireless için para ödemiyoruz.Türk kanallarını izlemek keyifli ancak 4 saatlik fark ,dizileri izlememe engel oluyor.Çoktan uykuya dalmış oluyorum :)

Burda taksi olmaması gelen geçen arabalara otostop çekmemiz şehrin garipliklerinden.Herkes Rusça biliyor ve Rusça bilen burda eminim çok rahat ediyordur..Tek kullanabildiğim Rusça kelime Sbasiba (teşekkür ederim). Daha da ilerleticem.Öğrenmek için güzel bir blog buldum :
http://rusca-dersleri.blogspot.com/

Gelmeden önce develüasyon olmuş burda.Ve Bir kaç ay önce buraya geldiğimde 50 euro karşılığı, 7500 Tenge alırken , şimdi 9500 Tenge alabiliyorum.Benim işime yaradı ancak Kazakların bundan çok da memnun olduğunu düşünmüyorum.

Gelişmelerle karşınızda olucam :)