14 Eylül 2009 Pazartesi

Aşk'tan bir parça

...İki seyyah bir şehirden diğerine gidiyormuş.Derken yollarının üstüne bir dere çıkmış.Tam suyu geçecekler ,az ötede korkudan tir tir titreyen yapayalnız ve gencecik bir kadın görmüşler.Adamlardan biri hemen kadının yardımına koşmuş.Onu sırtına almış,suyu öylece aşmış.Sonra kadını derenin öte yakasında bir yere bırakıp iyi günler dilemiş.Böylece yollarına devam etmişler.

Ancak yolun kalan kısmında öteki seyyahın ağzını bıçak açmamış.Suratından düşen bin parça. Somurrttukça somurtuyor.Birkaç saat böyle surat astıktan sonra suskunluğunu bozup şöyle demiş :"Ne demeye o kadına yardım ettin ? Bir de üstelik ona dokundun.Seni ayartabilirdi !Baştan çıkarabilirdi ! Erkekle kadın böyle temas etsin olacak iş mi ! Ayıp yahu !Olmaz bize yakışmaz !"

Kadını sırtında taşıyan seyyah sabırla gülümsemiş :"İyi de dostum , ben o genç kadını derenin karşısına geçirip orda bıraktım; sen ne demeye hala taşırsın ?"

"Kimi insan böyledir" dedi Şems. "Kendi korkularını , ön yargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır. İşte asıl yük budur.Zihinlerini zanlarla doldurup, sonra da bunca ağırlığın altında eziliverirler. Babanla aramzdaki bağın derinliğini anlayamayanlara söyle , önce kendi zihinlerindeki kiri pası temizlesinler !"



Kaynak : Elif Şafak/ Aşk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.